AKBASLAR KÖYÜ WEB SİTESİNE HOŞ GELDİNİZ
  Balikesir Bilgileri
 
      BALIKESİRİ TANIYALIM
TARİHÇE:

          Balıkesir çevresinde bulunan pekçok höyük, iskan edilmiş mağara ve düz yerleşim yerinde yapılan araştırmalarda ele geçen bulgular, buralarda bilinmeyen çok eski zamanlardan MÖ 8000-3000 yılları arasında yerleşilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu arada Yortan Mezarlığı"nda yapılan çalışmalar, burada bir mezar kültü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hitit metinlerinde ASSUVA diye anılan Batı Anadolu"nun bu bölgesi Antik çağda MYSIA diye anılmakta idi.
          MÖ 3000-1200 yılları arasında bu bölgede farklı diller konuşan Pelasg ve Leleg kolonileri kurulmuştur. 4. Truva döneminde (MÖ 1800-1250) Antik çağda İda diye anılan Kaz dağları eteklerinde geçen efsanevi Truva Savaşları bölge halkını da derinden etkilemişti. Homeros"un Odeseus"unda anlatılan Argonotlar Arteka (Erdek) ve Kyzikos"a bu dönemde geldiler.             MÖ 1200"de Anadolu"nun batısındaki halkların başlattığı "Deniz Kavimleri Göçü" önlerine gelen herşeyi yakıp yıkarak ilerlerken ancak MÖ 1190"da Mısır önlerinde durdurulabildiler. Geri dönenler Anadolu ve Suriye"de boş buldukların yerlere yerleştiler. Bu tarihten sonra Hitit Krallığı ile ilgili bilgiler tamamen kesilmektedir. 
          MÖ 790-Miletoslu göçmenler, Kyzikos ve Prokonnes"te koloniler kurdu. MÖ 680-Kyzikos"a büyük bir Miletos göçmen grubu daha geldi. Kyzikos"un "Altın çağı" başladı. MÖ 600"lerden itibaren Mysia bölgesi de Pers İmparatorluğu etkisi altına girdi. Batı bölgesi Satraplık merkezi Deskileion (Ergili Köyü) idi.
            MÖ 546-547"de Persler Atina tarafını tutan bütün Adramytion"luları öldürttü. MÖ 500"de Persler"e karşı yapılan Ionia ayaklanmasına bölge kentleri de katıldı. 494"de isyan bastırıldıktan sonra Mysia"da bulunan kentler de cezalandırıldı.  
           MÖ 480"de Pers İmparatoru Kserkses Yunanistan üzerine sefere çıkarken Mysia bölgesinden geçti (Maraton Savaşı).
            MÖ 478-477 Mysia kıyılarındaki şehir devletleri de Aktika-Dellos deniz birliğine katıldılar.
            MÖ 410 Kyzikos"u saran Persler"e karşı yardıma gelen Atinalı Alkibiades Bandırma Körfezinde yaptığı deniz savaşını kazandı.
             MÖ 334 Makedonya"lı Büyük İskender Çanakkale Boğazından Anadolu"ya geçti. Biga yakınlarında Granikos çayı 3. Dareios"un Pers ordusunu yendi. Bölge Persler"den temizlendi. MÖ 323 İskender"in Babil"de ölümü üzerine generalleri arasında çıkan savaşlardan sonra Mysia bölgesi Selevkos"lara bağlandı.
             MÖ 238-263"te Bergama hakimi olan Fletairos döneminde bölge bergama yönetimini altına girdi.
             MÖ 133"te Bergama Kralı Attalos 3.Filometor"un vasiyeti üzerine bölge Roma hakimiyetine geçti.
             MÖ 88"de Adramytion hakimi Diador, Pont Kralı Mitridates"in tarafını tutarak çevrede bulunan Latince konuşan binlerce insanı öldürttü. Sonra da Romalıların intikamından korkarak intihar etti. Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesinden sonra (MS 395) buraları da merkezi Bizans olan Doğu Roma yönetiminde kaldı. Bu devirde Balıkesir ve çevresi Bizans eyalet sistemi içinde OBSİKİON Theması teşkilatı içinde kaldı. Körfez bölgesi bu thema içinde Noecastron Theması"na bağlı idi.
            MS 670"de İstanbul"u kuşatmaya gelen Arap ordusu Kyzikos"u ele geçirerek yedi yıl burada kaldılar.
            718"de ikinci defa İstanbul"u kuşatmaya gelen Ararplar Bergama ve Edremit bölgesini yağmaladılar.
            1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu kapılaraı Türklere bir daha kapanmamak üzere açıldı. 1080"de Süleymen Şah Kyzikos"u ele geçirdi.
             1081"de Ulubat gölü kıyısında bir Bizans ordusu yok edildi. Kyzikos ve Poimanenon (Manyas) Türklerin elinde kaldı. 
            1085"de Süleyman Şah doğuda savaşırken emirlerinden İlhan Bey kısa süre önce ellerinden çıkmış olan Kyzikos, Apollonia, Poimanenon ve Edincik dolaylarını geri aldı.
             1086"da Vezir Ebu Kasım, Süleyman Şah"ın ölümü üzerine ayaklanan bazı emirleri bastırıp birleştirdi. Kyzikos"u üs edinerek yaptırdığı gemiler ile Sakız adasına kadar akınlar yaptı. Türkmen savaşçılar ilk kez denizcilikle uğraşmaya başladılar.
             1090"da Bizans İmparatoru 1. Aleksios Komnenos Mysia"da yurt tutmaya çalışan Türkmenler üzerine kumandan Eufuryanis Alexaders"i yolladı. Apollonia"yı kuşatan Bizanslılar kanlı savaşlardan sonra kale kumandanı İlhan"ı iç kaleye sığınmak zorunda bıraktılar. Olayı duyan Türkmenler imdada gelince Bizanslılar çekildiler. Göl kıyısında büyük zayiat verdiler. Ertesi sene daha iyi hazırlanan bir Bizans ordusu bu kere önce Kyzikos"u aldı, sonra bir baskınla Apollonia"yı da ele geçirerek kaledekilerle birlikte kumandanı da esir ettiler.
            1092"de Vezir Ebu Kasım"ın kardeşi İlgazi İznik"te baş kaldırınca 1.Kılıçaslan onu yendi ve burayı başkent yaptı. Sonra Marmara kıyılarını ve Edremit körfezi"ne kadar olan yerleri fethetti. Buradan adalara ve Midilli"ye akınlara başladı. Aynı yıl İzmir emiri Çaka"da Edremit"ten Abydos"a kadar olan kıyılarıu zaptetti. Selçuklular Oğuzların Kınık boyundan, Çaka Bey Çavuldur boyundan Kılıçaslan Emir Çaka"nın kızı ile evli idi. 
          1093"de Bizanslıların entrikalrı sonunda Kılıçaslan Çaka Bey"i öldürdü.
          1099"da Anadolu"ya doluşan Haçlılar, Marmara sahillerinde bulunan bütün Türkmenleri katlettiler. Haçlı fırtınası geçtikten sonra Oğuz boyları Marmara bölgesine gene dolmaya başladılar.
          1110 yılında Mysia"daki Bizans kentleri Türk akınlarına karşı tahkim ettirildi.
          1113"te Türkler Apollonia"yı gene ele geçirdiler. Türkler"in Kyzikos"a doğru yürümesi üzerine kent valisi burayı boşaltarak Bizans"a kaçtı.
           1115"te çok takviyeli bir Bizans ordusu ani bir baskınla Kyzikos"u ele geçirdi. Buralara yerleşmeye çalışan Türkleri kovdular.
            1175"te Eskişehir ovasında toplanan yüzbin çadır Türkmen Denizli Bergama, Karia, Mysia ve Edremit bölgelerine dağıldılar.
            1206"dan itibaren Türkmen savaşçıları UÇ"lardan hareketle Edremit ve Mysia"daki Bizans kentelerine sürekli akınlara başladılar.
            1237"de Selçuklu sultanı Gıyaseddin 2.Keyhüsrev Uç"ları teftiş için Edremit ve Mysia"ya da geldi.
             1242"den itibaren Moğollar Selçuklu devletinin bütün idari işlerine karıştığı gibi devletin başına sultan atayabiliyor, devleti bir iki hatta üç sultanla yönetimi altında tutabiliyordu.
            1280"li yılların sonlarına doğru başlarında Danişmend Gazi soyundan olduğu için büyük saygı gören Karasi Bey"in olduğu büyük bir Türkmen grubu yanlarında Anadolu Batı Ucu Ulu Bey"in olan Germiyanoğlu Yakup Bey ile beraber Mysia topraklarına girdiler; Kyzikos ve Bigados dışında bölgeyi fethettiler. Mysia"nın Marmara ve Ege kıyılarını ele geçiren Karasi Bey "Emir-ül Savahil" oldu.
            1301-1302"de topraklarını savunamayan Bizanslılar paralı asker olarak kiraladıkları adamları Karasili Türkmenler üzerine yolladılar. Çok azı kurtulabildi.
             1304 Ocak ayının ilk günlerinde Bizanslılar tarafından kiralanarak Kyzikos"a gönderilen Katalan paralı askerleri Edincik taraflarında yurt tutmaya çalışan bir Türk Boyunu katlettiler. Bizans"ın Anadolu"nun batısındaki son kalesi olan Alaşehir"i kuşatmış olan Sultan Mesud"un üzerine yürüdüler. Geçtikleri her yeri yakıp yıkarak bir yıl sonra Anadolu"yu terk ettiler.
             1306"da Saru Saltuk Baba"nın gaze yolunda Dobruca"da ölmesi üzerine ona bağlı olan Türkmenlerden bir grup Ece Halil önderliğinde Trakya üzerinden geçerek Karasi topraklarına geçtiler. Kaz dağları bölgesine yerleştirildiler. Bu tarihlerden itibaren çok güçlenen Karasi Donanması çevredeki diğer Türkmen Beyliklerinin savaşçılarının da katılımıyla adalara ve Yunanistan"a pek çok akınlar yaptılar.
            1333"de Seyyah İbn Batuda Karasi Eli"ni dolaştı.
            1334"de çok güçlü bir haçlı donanması Edremit Körfezi"nde Karasi donanmasını yendi.
            1336(37)"de Osmanlı Sultanı Orhan Gazi Edremit Bölgesi dışındaki Karasi topraklarını ülkesine kattı.
            1354"de Osmanlı ve Karasi askerleri Şehzade Süleyman Paşa kumandasında Rumeli"ne geçtiler. Rumelinin açılması üzerine Karasi Eli"nde bulunan Türk oymakları da buraya geçirildi.
           1402"de Ankara Savaşında Yıldırım Bayazıt Ordusu içinde Şehzade Emir Süleyman"ın grubu içinde Karasi Askerleri Gazi İne Bey Subaşı kumandasında döğüştüler.
           1403"de Yıldırım Bayazıt"ın oğulları Musa ve İsa Çelebi"ler arasındaki taht kavgalarında Gazi İne Bey Subaşı şehit oldu.
           1428"de Hacı Bayram Veli Şeyh Lütfullah ile birlikte Balıkesir"e geldi.
           1452-53"de Boğazkesen Hisarı"nın yapılmasından sonra İstanbul, İsfendiyaroğlu İsmail Bey"in ordusu ve Akçaylıoğlu Mehmet Bey komutasında Karasi birlikleri tarafından Fetih ordusu gelinceye kadar abluka altına alındı.
           1461"de İstanbul fatihlerinden Zağnos Mehmet Paşa vefat etti. Çalışkan bilgili, tedbirli, hayırsever ve devlete sadakatle bağlı bir vezirdi.
           1502"de kuraklığa bağlı bir kıtlık ve 1525"te çekirge felaketi halkı perişan etti.
           1503"lü yılların ilk yarısında medrese öğrencilerinin (suhteler) ayaklanması pek çok karışıklıklar çıkardı. Karışıklıklar uzun yıllar devam etti.
           1577"de bir deprem şehri harap etti. Pek çok ev yıkıldı. 1592"de Kalenderoğlu, 1624"te Kazdağı Türkmenlerinden Cennetkarıoğlu isyanları, 1632"de İlyas Paşa"nın ve 1780"de Kanlıoğlu Halil Ağa"nın meydana getirdiği olaylar halkın huzurunu bozdu.
           1821"de Yunan isyanı ile birlikte ayaklanan Ayvalık Rumları Davasoğlu halil Bey önderliğinde Kepsut Çepnileri tarafından bastırıldı.
           1853-56"da Kırım Harbi sonrasında Kırım"dan ve 1859"da Şeyh Şamil"in Ruslara teslim olmasından sonra Kafkasya"dan büyük çapta göçlerle gelenler çevreye yerleştirildi.
           1862-64"de Hüdavendigâr Vilayeti valisi Ahmet Vefik Paşa Karasi Eli"nde konar göçer yaşayan Yörükleri zorla iskâna tabi tuttu.
           1877-78"de Osmanlı-Rus Savaşı (93 Muharebesi) sonunda çok büyük ve felaketli bir muhacceret hareketiyle Rumeli"den gelenler iskân edildiler. Pek çok yeni köyler kuruldu. 1880"de Karasi Ziraat Cemiyeti kuruldu.
            1881-1888 yılları arasında Balıkesir "Karasi Vilayeti" adıyla müstakil bir vilayet oldu.
            1885"de Balıkesir Lisesi "Karasi İdadî Sultanî" adı ile açıldı.
            1886"da Balıkesir"de Karasi Vilayet Matbaası Kuruldu ve "Karasi" gazetesi yayımlanmaya başlandı. (1886-1888) (ilk sayı 5 Mart 1886"da yayımlandı) 1897"de Büyük Balıkesir Depremi ile şehir adeta yerle bir oldu. Mutasarrıf Ömer Ali Bey"in gayretiyle Balıkesir adeta yeniden kuruldu. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay) faaliyete başladı.
            1908"de Balya-Karaaydın Maden Kumpanyası"na karşı Türkiye"de ilk işçi grevi yapıldı. 15 Haziran 1909"da Karasi, Hüdavendigâr vilayetinden ayrılarak müstakil sancak oldu.
            1912"de Rumeli"den gelen büyük bir muhacir grubu iskan ettirildi. Gelenlerin büyük bir kısmı Kalaçina Boşnaklarıydı.
            1913"de Bandırma-Balıkesir-Soma Demiryolu Hattı açıldı. Donanma cemiyeti teşkil edildi. Memleket Hastanesi kuruldu.
            13 Şubat 1913"de Okuma yurdu açıldı.
            14 Nisan 1914"de Karasi Gazetesi Çantayzade Basri Bey tarafından yeniden çıkarılmaya başlandı.
            12 Haziran 1914"de Enver Paşa ve iki sonra da Talat Paşa Balıkesir"e geldi. Temmuz 1914"de Balıkesir "İzcilik Teşkilatı" kuruldu. "Keşşaf Taburları" çalışmalara başladı. Kepsut Çiftlik (Ziraat) Mektebi kuruldu. Köylerde tifüs salgını görüldü.
            18 Eylül 1914 Balıkesir Müdafa-yı Milliye Cemiyeti kuruldu.
           14 Kasım 1914"de Cihad2ı Ekber ilan edildi. Seferberlik başladı. Balıkesir"de gençlik örgütlenmeleri hız kazandı. Kısa zamanda Göç, Genç Ginç ve Gürbüz dernekleri kurularak gençler harbe hazırlanmaya başlandı. Kızıl çekirge felaketi ürünleri tahrip etti.
           25 Mayıs 1915"de Balıkesir Hapishanesinden 261 mahkum af edilerek harbe gönderildi.
           Haziran 1915-Balıkesir Tiyatrosu binası bitirildi. İlk oyun Temmuz"da göserildi. Bu aydan itibaren Çanakkale"den gelen yaralılar için Balıkesir ovasında binlerce çadırlık Harp hastanesi (Mecruhin Hastanesi) kuruldu. Ayrıca, Erdek, Bandırma, Gönen, Susurluk, Balya"da da Harp Hastaneleri açıldı.
            1916-Çekirge felaketi devam ediyor. Kıtlık köyleri kasıp kavuruyor.
           15 Ocak 1917 Balıkesir"de İtibarı-ı Milli Bankası hisseleri büyük ölçüde satıldı.
           16 Mart 1917 Balıkesir Talim-i Musiki-i Osmani Cemiyeti kuruldu.
            5 Mart 1917 Et"am-ı Fukara Cemiyeti muhacirlere ve fakirlere yemek dağıtımına başladı( 31 Mart 1917 günü dağıtılan yemek 3286 kişilikti).
           17 Ekim 1918- Çantayzade Basri Bey mütareke yıllarının karanlıklarını delen basının güçlü sesi "SES" gazetesini çıkarmaya başladı.
           15 Mayıs 1919 Yunanlılar İzmir"e asker çıkardı.
          16 Mayıs 1919 Okuma Yurdu toplantısında Balıkesirliler düşmanla silahlı mücadele kararı aldılar.Millî Mücadele Dönemi başladı.
           BALIKESİR"DE KUVA-Yİ MİLLİYE


            İzmir"in işgalinden bir gün sonra 16 Mayıs 1919 tarihinde Balıkesir"e gelen işgal haberi büyük heyecana yol açar. Önce Belediye"de daha sonra ise Okuma Yurdu"nda toplantılar yapılır. İşgali protesto için itilâf devletleri temsilcilerine telgraflar çekilir. Zarbalı Hulûsi Bey"in evinde yapılan gizli toplantılardan sonra Alaca Mescid"te daha geniş bir toplantı yapılması kararlaştırılır.
           18 Mayıs günü ikindi namazından sonra kalabalık bir cemaat mevlid okuma bahanesiyle gizlice toplanır. Mevlid okunması bitince Karesi Mebusu Vehbi (Bolak) Bey ayağa kalkarak cemaata hitaben bir konuşma yapar. Konuşmasında İzmir"deki faciaların Balıkesir"in başına gelmemesi için bir Redd-i İlhak Cemiyeti kurulması gerektiğini belirtir. Diğer konuşmalardan sonra her türlü kararı almaya yetkili kırk bir kişi belirlenerek toplantı sona erer. 
Seçilenler: 1)Karesi Meb"usu Vehbi Bey, 2)Siverek Meb"usu Vehbi Bey, 3)Belediye Reisi Keçeci Hafız Mehmet Emin Bey, 4)Müftü Nennicizâde Abdullah Efendi, 5)Abdülgafur Efendi, 6)Zarbalı Hulûsi Bey, 7)Tireli Sabri Bey, Dâvâ vekili Sadettin Bey, 9)Kocabıyık Mehmet Bey, 10)Abdüsselâmzâde Cemil Efendi, 11)Arap Sadettin Bey, 12)Beypazarlı Hafız Mehmet Efendi, 13) İbrahim Bakır Efendi, 14)Kuyumcuzâde Ali Efendi,15) Abdülaziz Mecdi Efendi oğlu Ahmet Nur Bey, 16)Dâvâvekili Said Bey, 17)Ocakîzâde Talât Bey, 18)Eski Nüfus Müdürü Hakkı Bey, 19)Marmara Nahiyesi Müdürü İsmail Hakkı Efendi, 20)Giritlizâde Muhittin Bey, 21)Ahmet Vehbi Bey, 22)Gönenli Osman Bey, 23)Kunduracı Nuri Usta, 24)Dâvâvekili Süleyman Sadi Bey, 25)Lâz Hacı Mustafa Efendi, 26)Hoca Asım Efendi, 27)Budakzâde Hafız İsmail Efendi (Melekzâde Hacı Hafız Mehmet Efendi), 28)Hafız Eminiddin Efendi, 29)Hafız Haydar Efendi, 30)Muzaffer Efendi, 31)Emekli Binbaşı Ahmet Bey, 32)Alaybeyi Rıza Bey, 33)Kadızâde Mustafa Efendi (Hoca Süleyman Vehbi Efendi), 34)Yörük İbrahim Efendi, 35)Keşkekzâde Hacı Eşref Efendi, 36)Yırcalızâde Şükrü Efendi, 37)Basribeyzâde Şevki Bey, 38)Somalı Hacı Hafız Kâzım Şükrü Efendi, 39)Silahçı Şevki Bey, 40)Arnavut Rasim Bey, 41)Hacı Kâmil Efendi.
                Silahlı mücadele kararının alındığı bu toplantı Balıkesir Kuvâ-yi Milliyesi"nin ilk ve en önemli temel taşıdır. Her şey buradan doğmuş, bir yıldan fazla devam eden Balıkesir ve bölgesi direnişi bu kararın sonucu olmuştur. Anzavur isyanı,İstanbul Hükümeti ve İtilâf Devletleri"nin karşı etkinlikleri, Rumlar ve Ermeniler"in içerideki hareketleri, düşmanların bütün ümitleri hep bu tarihi karardan doğan kuvvetle dağıtılmıştır. Mondros Ateşkes Anlaşması, Boğazların İşgali, İstanbul"un kontrol altına alınması, Meclis-i Mebusan"ın dağıtılmış olması, halk desteğinden yoksun İstanbul hükümetlerinin devlete, millete ve vatana sahip olamayışı, nihayet İzmir"in işgaliyle görülen facialar üzerine, bütün vatan sathında olduğu gibi, Balıkesir"de de millet kendi kaderine sahip çıktı. Önce Redd-i İlhak adıyla cemiyetler kuruldu. Sonra daha geniş halk yığınlarının desteğini almak üzere kongreler tertip edildi. Birincisi Dar"ün Nafia Medresesi"nde 28 Haziran 1919"da toplanan kongrelerin beşincisi 10 Mart 1920"de toplanmıştır. Redd-i İlhak Cemiyeti ve özellikle Balıkesir Kongreleri, ilerleyen düşmanı durdurarak ve ayaklanmaları bastırarak, düzenli ordunun kurulması için bir yıllık zaman kazandırmışlardır. Bir taraftan düşmanla savaşırken halkın güvenliğini sağladıkları gibi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi"nin açılmasına uygun ortam sağlamışlardır. Hey"et-i Merkeziye"nin karar defterinden ve kongre kararlarından anlaşıldığına göre Kuvâ-yi Millîye bir devlet gibi hareket etmiştir. Halka vergi koymuş, asker toplamış, seferberlik ilân etmiş, güvenliği sağlamış, diplomatik temaslarda bulunmuştur. Bütünbunları, düşmana karşı koyabilmek için yapmıştır. Dünya kamuoyuna Türk halkının işgal ve esareti kabul etmediğini gür bir sesle duyurmuştur.



GENEL COĞRAFYA:
Balıkesir İlinin büyük bir kısmı Güney Marmara"da yer almakla birlikte, hem Marmara hem de Ege Bölgesi"nde toprakları bulunmaktadır. Doğuda Bursa, Kütahya, güneyde İzmir, Manisa; batıda Ege Denizi, Çanakkale ve kuzeyde Marmara Denizi ile çevrilidir.
YÜZÖLÇÜMÜ 14.299 km2
NÜFUS 1.076.347
NÜFUS YOĞUNLUĞU 75
RAKIM 139 m.
İLÇE SAYISI 19
BELEDİYE SAYISI 52
KÖY SAYISI 905
KÖY BAĞLILARI SAYISI 261
BELDE İÇİ MAH. SAYISI 261
ORMAN FUNDA ARAZİSİ 675.010 Ha
TARIM ARAZİSİ 510.456 Ha
ÇAYIR MERA 210.020 Ha
TARIM DIŞI 38.463 Ha S
U YÜZEYİ 18.865 Ha
SULANABİLİR ARAZİ 281.439 Ha
SULANAN ARAZİ 49.330 Ha
Kent Merkezinin Yüksekliği 139 m.
En Yüksek Noktası Akdağ Tepe (Dursunbey) 2089 m.
Önemli Akarsular Kocaçay, Madra Çayı, Simav Çayı, Atnos Çayı, Üzümcü Çayı, Gönen Çayı, Kille Deresi
Doğal Göl Manyas Gölü (Kuş Gölü) 169 Km2.

ULAŞIM:
Balıkesir Ankara ve İstanbul"u İzmir"e bağlayan karayolu üzerinde bir transit merkezi durumundadır. Bursa-Ankara-İstanbul, İzmir ve Çanakkale illerine düzgün asfalt yollarla bağlıdır. Ayrıca İstanbul üzerinden feribot ve deniz otobüsü ile ulaşılabildiği gibi, Körfez Havaalanı ve Balıkesir Havaalanının hizmete girmesiyle İstanbul havayolu bağlantısı da bulunmaktadır.
EKONOMİK DURUM:
Genel Durum İlin ekonomisi genelde tarım ve hayvancılığa dayanır. Arazi ve iklim yapısının elverişli olması nedeniyle Balıkesir’de her türlü tarım ürünü yetiştirilmektedir. 513.946 hektar tarım arazisinin 49.330 hektarlık bölümünde sulu tarım yapılmaktadır. Zeytin, hububat, domates, biber, tütün, mısır, şekerpancarı, pamuk, kavun, karpuz ve şeftali yetiştirilen ürünlerin başında yer almaktadır. Zeytin üretiminin il tarımı ve ekonomisinde önemli bir yeri vardır. 10.443.955 adet meyve veren, 424.970 adet meyve vermeyen zeytin ağacı mevcuttur. Zeytin ve zeytin zararlıları ile mücadele için körfez ve Güney Marmara Birlikleri kurulmuştur. Tarım ve hayvancılık bilinçli yaklaşımlarla yapılmaktadır. İlimizde hayvancılık potansiyeli yüksektir. 357.151 büyükbaş, 845.012 küçükbaş, 75.000.000 civarında kümes hayvanı mevcuttur. Toplam sığır varlığı içindeki saf kültür ve kültür melezi ırkı oranı % 82 civarındadır. İlin canlı hayvan varlığı içinde sığır % 52’ lik payla 1. sırada, tavuk % 30’ luk payla 2. sırada yer almakta, pazarlanan hayvansal ürün içinde beyaz et % 54, kırmızı et % 31, yumurta % 7 ve süt % 6 payla ilk dört sırayı paylaşmaktadır. Balıkesir hayvansal ürünler üretim değeri sıralamasında Türkiye’de 1. sırada, toplam tarımsal üretim değeri sıralamasında 3. sırada yer almaktadır. Büyük bir bölümü Marmara bölgesinin güneyinde yer alan ve kuzey ege bölgesinde toprakları bulunan ilimiz, gelişmiş bu iki bölge arasında köprü işlevi görmektedir.
DPT verilerine göre Balıkesir 2. derecede gelişmiş iller grubunda ve 81 il içinde 15. sırada yer almaktadır. İlin gelişmişlik durumu incelendiğinde 8 ilçe II., 6 ilçe III. 3 ilçe IV. ve 2 ilçe de V. gelişmişlik grubunda bulunmaktadır. Kişi başına düşen Gayrisafi Yurtiçi Hasıla 2.005 Dolar olan İlimizde Sanayi sektörünün gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı %19.5, tarım sektöründe %26.9 ve hizmet sektöründe %53.6’ dır. Toprak altı ve toprak üstü servetler, yollar, istasyonlar, endüstri durumu ile her türlü ekonomik faaliyet göz önüne alındığında ilimiz merkez, körfez ve Marmara olmak üzere üç bölgede değerlendirilmektedir. Sahil kesimi turizm, zeytincilik, bağcılık, balıkçılıkla uğraşmakta, iç kısımlarda da her çeşit toprak mahsulü, hayvancılık, ormancılık ve madencilik alanlarında faaliyet görülmektedir. Sanayi ve Ticaret alanlarında atılımlarını sürdüren Balıkesir’de tarımın geniş alana yayılı olması tarıma dayalı endüstri kollarının gelişmesini sağlamıştır. Un, Yem, Zeytinyağı, pirina ve konserve üreten üniteler il düzeyinde yayılmıştır. Bunlardan başka, kereste, çimento, şeker, deri, kösele, tuğla, kiremit, makine ve teçhizat gibi sanayi kollarında yatırımlar bulunmakta, tarım için gerekli her çeşit alet üretilmekte, bunların yurtiçi ve yurtdışına pazarlaması yapılmaktadır. İlde sanayi işletmeleri homojen ve sektörel alanda ilçelere yayılmıştır. Merkezde tarım makineleri, çimento, sentetik, çuval, trafo, jeneratör, un ve yem üretimi, körfez bölgesinde zeytinyağı ve sabun üretimi, Bandırma’da beyaz et, gübre ve kimyevi maddeler üretimi, Manyas, Gönen, Susurluk ve merkez ilçede süt ve süt ürünleri, Gönen’de dericilik, Dursunbey’ de orman ürünleri sanayi, Bigadiç ve Sındırgı’ da madencilik yaygınlaşmıştır. Dokumacılık, elektrikli ev aletleri, elektrik makineleri, kimya, orman ürünleri yapı malzemeleri ve ham madde ağırlıklı metal sanayi son yıllarda gelişme gösteren sanayi kollarıdır. Sanayi sektörü ilde yaratılan GSMH içinde % 18’ lik paya sahip olup, faal nüfusun % 8’ i imalat sanayinde çalışmaktadır. Balıkesir yer altı zenginlikleri bakımından ülke bazında önemli bir yere sahip, gerek metalik madenler, gerekse endüstriyel hammadde kaynakları açısından oldukça zengindir. Demir, kurşun, çinko, bakır, antimuan, cıva, altın, manganez ve krom ilin önemli metalik madenleridir. Bor tuzları, kaolen, jips, talk, wöllastonit, barit, bentonit ve mermer ilin önemli endüstriyel hammadde kaynaklarıdır. Ülke mermer rezervinin % 80’i ilimizdedir. 625 milyon ton bor rezervine sahip olup, 650 bin ton bor ve bor tuzu üretimi yapılmaktadır. Maden ve jeotermal kaynakları ilin en önemli doğal servetidir. Bölgenin İstanbul’dan sonra en büyük ve en modern tesislerine sahip olan Bandırma Limanından başta maden olmak üzere her türlü maddenin ihracat ve ithalatı yapılmaktadır. Dış ülkelere ihraç edilen maddelerin başında boraks gelmektedir. Bunun dışında mermer, çimento, tarım makineleri, trafo cihazları, deniz ve tatlı su ürünleri, bitkisel yağlar, salça, meyve, sebze ve sentetik ihracatı yapılmaktadır. 2006 yılında yapılan ihracat 277 milyon dolar, ithalat ise 266 milyon dolar olmuştur. Yüzölçümünün % 47’si orman olan ilimizde 2006 yılında köylüye 19.034.978,96.-YTL . ödemede bulunulmuş, orman ürünlerinden 48.732.114 YTL gelir elde edilmiştir. 2006 yılı sonu itibariyle genel bütçe gelirlerinden tahakkuk miktarı 1.111.930.298.-YTL . iken, tahsilat 840.028.358.-YTL . olmuştur.


                   
AYVALIK

TARİHİ:
Antik kaynaklarda ‘Nesos, Chalkis, Pordoselene, Khidonia’ yerleşim birimleri olarak belirtilen ve Ayvalık civarında lokalize edilen yerlerden Nesos, bugünkü Alibey Adası, Khidonia Alibey Adası’nın Lale Adası’na bakan kısmı, Korifantis ve Gümüşlük civarında buluntular veren birimler olarak karşımıza çıkmaktadır Ayvalık merkezini ele aldığımızda Alibey Adası girişindeki Khidonia’da Helenistik,Roma ve Bizans Dönemlerine ait kültür kalıntıları gözlenmektedir. Osmanlı kayıtlarında 1770 tarihindeki deniz savaşı ile söz edilmeye başlanan Ayvalık, 1789’dan itibaren önemli bir metropolitlik ve gayri Müslimlerin yaşadığı özerk bir bölge olarak öne çıkmaktadır. Bu özerklik kentte yaşayan Rum ahalinin 1821 Yunan ayaklanmasına katılmasına kadar sürer. Sonraları ilçenin büyük bir kısmı boşaltılır ve 1840 yılında Karesi Sancağına bağlanarak Osmanlı Devleti’nin bir ilçesi olur. Daha sonra Rumların dönmelerine izin verilmekle beraber kent, eski canlılığına kavuşamamıştır.


Gün doğumu ve Batımın da Şeytansofrası Mevkiinden Ayvalık'ı Seyretmek Ayrıcalıktır

29 Mayıs 1919 Yunan kuvvetleri tarafından İngilizlerin desteği ile işgal edilen Ayvalık’ta, Ulusal Kurtuluş savaşımızın Ayvalık Cephesini kuran 172. Alay Komutanı Yarbay Ali Bey tarafından ilk kurşun sıkılmış. Şirin ilçemiz, 19 ve 20.inci yüzyılın başlarında en parlak dönemini yaşamış. O günlerden zamanımıza neo-klasik mimarinin ender örneklerini Ayvalık sokaklarında görmekteyiz. Bu doku içinde yükselen kiliseler ise göze çarpmakta. Kentin yerleşim düzeni amfiteatr şeklinde olup, dar cadde ve sokaklar ve birbirine bitişik evler görülmeye değer.


Taksiyarhis Kilisesinden Görünüm

100 km ‘den fazla kıyı şeridi olan ilçenin yüzölçümü 285 km², nüfusu ise 50.000 civarı. Kendine özgü kıyı iklimi olup, lodos ve poyraz rüzgarları hakimdir. Yazın ise kavurucu sıcaklarda esen İmbat ve Meltem rüzgarı serinletici etki yapar. Ekonomisi tarım ve tarıma bağlı sanayiye dayalıdır. Başlıca tarım ürünü; zeytin ve pamuktur. Ayrıca çam fıstığı ve mandalina yetiştirilir. Zeytinyağı, sabun ve zeytin fabrikaları başlıca sanayii kuruluşlarıdır. İlçede turizm ise diğer önemli gelir kaynağı olup, Sarımsaklı Plajları ve Şeytan Sofrası ilçenin en tanınmış doğal güzelliklerindendir.


COĞRAFİ DURUM:
28.500 hektar (285km2) yüzölçümlü, (20.800 ha. Tarım, 5.342 ha. Orman, 2.358 ha. Tarım dışı ) İlçenin en yüksek rakımlı tepesi 1.114 m. İle Yaylacık Dağıdır. En büyük ovası Altınova’dır.(3.700 ha.)
NÜFUS:
58.738 (Merkez:31.986, Belde ve Köyler:26.752)nüfusa sahiptir.
EĞİTİM:
İlçede okur-yazarlık oranı %98.6 olup, 10’u ilçe merkezinde 2’si Küçükköy Beldesinde, 3’ü Altınova Beldesinde 4’ü köylerde olmak üzere toplam 19 ilköğretim okulu vardır. 3 adet lise, 1 Anadolu lisesi, 3 Meslek Lisesi mevcuttur.
YÜKSEK ÖĞRETİM:
İlçemizde Balıkesir Üniversitesine bağlı olarak 2002 yılında hizmete başlayan ve İşletme, Turizm ve Otel İşletmeciliği, Pazarlama ve Restorasyon bölümlerinden oluşan Ayvalık Meslek Yüksekokulu bulunmaktadır.
KÜLTÜR VE TURİZM:
İlçemiz Kültür ve tabiat varlıkları bakımından oldukça zengin olup; doğal, arkeolojik yeşil ve kentsel SİT alanlarında 1.868 taşınmaz korunma altındadır. 17.950 ha. Lık alanı kapsayan ‘’Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’’ da önemli bir hizmet alanıdır. Ayrıca İlçede 6 adet tarihi cami ile 6 adet kilise, 2 manastır kalıntısı bulunmaktadır. İlçemiz Turizm yönünden oldukça zengin olup, özellikle Küçükköy (Sarımsaklı) ve Altınova plajları oldukça önemlidir. Deniz turizmi, kültür turizmi, yat turizmi, inanç turizmi ile su altı ve su üstü spor turizmi önem arz etmektedir. İlçemiz sualtı zenginlikleri ve dalış yerleri yönünden oldukça iyi bir durumdadır. Bu harika yer mercan reefleri (topluluklar) açısından açısından çok renkli zengin dip yapısı ve tartışılmaz berraklıktaki denizi ile, sualtı fotoğrafçıları ve dalgıçlar için vazgeçilmez bir cennet köşesidir. Bölgede mercan reefleri ile birlikte 60’a yakın dalış bölgesi bulunmaktadır. İlçemiz İzmir- Bergama üzerinden gelip Truva,-Çanakkale- Edirne ve İstanbul’a uzanan E-24 karayolu üzerinde, Ege’nin Akdeniz sahil şeridinin başladığı yerde kurulu. Ayvalık, İzmir’e 2, Bursa’ya 4.5, Çanakkale’ye 3 saat gibi kısa sürede varılabilecek belli başlı merkezlerin ortasındadır. İlçemizden Midilli Adası’na feribot ile yaklaşık 2 saatte ulaşmak mümkündür.



                             BALYA
TARİHİ:
Balya’nın tarihi Balya Merkezindeki ve çevresindeki madenlerin tarihi olmuştur. Tarihin ilk dönemlerinden bu yana, çinko ve kurşun olmak üzere manganez ve linyit madenlerinin işletildiği, bu nedenle Balya’nın sürekli bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı bilinmektedir. Balya 1317 yılından önce ‘’Koca Gümüş Köyü’’adıyla anılmakta ve Balıkesir(Karesi Sancağına bağlı’’Ali Demirci Bucağı’’nın bir köyü idi. 1310 yılında Koca Gümüş Köyü çevresindeki kurşun madenlerinin imtiyazı alınmıştır. Madenlerin işletilmesi için yurdun çeşitli yerlerinden gelen işçilerin nüfus yoğunluğunu ve hane sayısını artırması üzerine, Ali Demirci Köyü’nde bulunan Bucak teşkilatının nakli gerçekleştirilmiştir. Kocagümüş adı kurşun madenlerinin ambalajlanmasından esinlenerek Balya’ya dönüşmüştür. Balya madenlerinin işletilmesi Osmanlı İmparatorluğu zamanında da sürdürülmüş ve Osmanlılar döneminde Kadılık olan Balya’nın adının, 1650 yıllarında burada Kadılık yapan ‘’BALİ BEY’’ den geldiği de ileri sürülmektedir. Romalılar döneminde de kurşun madenlerinin işletildiği ve adının ‘’KRİSTİYAN’’ olduğu bilinen Balya 1910 yılında İlçe kuruluşuna sahip olmuştur. İlçe 1920 yılında Yunan işgaline uğramıştır. Balya halkı Yunan işgalinden kurtulmak için Yunan askerleri yanında kuzeyde Aznavur Ahmet Çetesi, batıda Gavur İmamla savaşmak zorunda kalmıştır. İlçe 6 Eylül 1922tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. Bu bakımdan 6 Eylül kurtuluş günü olarak her yıl kutlanmaktadır.
COĞRAFİ DURUM:
İlçemiz Marmara Bölgesinin güneyinde Balıkesir iline bağlı olup, yüzölçümü 952 km2 dir. Arazi dik yamaçlı derin vadilerle ayrılmıştır. Dik yamaçlı derin vadilerle kasabanın 20 km. kuzey batısındaki Konak, batıdaki Ekizce, doğudaki Akçal Dağları Balya’nın en önemli engebelerini teşkil eder. En yüksek tepesi doğudaki Akçal Dağları üzerinde bulunan Akçal Dedesi Tepesidir. Balya’yı Kocaçay boydan boya kat ederek Manyas Gölüne dökülür.
İKLİM:
İlçemizin yazları kurak ve sıcak, kışları sert ve yağışlı geçer. Yağışlar kış aylarında kar ve yağmur şeklindedir. İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği 230 m.dir. Balıkesir il merkezine 52 km. mesafede olan İlçemizin doğusunda Balıkesir, batısında Çanakkale ilinin Yenice ilçesi, kuzeyinde Manyas ve Gönen ilçeleri, güneyinde de İvrindi ve Havran ilçeleri yer almaktadır.
NÜFUS:
2000 yılında yapılan en son Genel Nüfus Sayımına göre İlçemiz merkez nüfusu 1.916, Bucak ve Köyler nüfusu 16.953 olup, toplam nüfus 18.869’dur.
İDARİ YAPI:
1 Belde ve 43 köye sahiptir. İlçe ekonomisi tarıma dayanmaktadır.Toprakları çok verimli olmadığından sınırlı üretim yapılmaktadır. Başlıca tarım ürünleri buğday,arpa, mısır ve nohuttur.230 m. rakımlı, 952 km² yüzölçümlü olup,Okuma – Yazma oranı %95’dir. Marmara ile karasal iklim özellikleri görülmektedir.Balıkesir-Çanakkale yolu ilçenin ulaşımını sağlar. Terminalden kalkan servisler bulunmaktadır. 
                          BANDIRMA
TARİHİ:
Bandırma’nın içinde bulunduğu bölgede yapılan kazı ve araştırmalardan, bu alanda M.Ö. 6. Bin yılının ortalarına uzanan Neolitik ve 5. Bin yılının sonlarına uzanan Kalkolithik yerleşmelerin olduğu tespit edilmiştir. M.Ö. 4000 yıllarında bölgede Yortan kültürünü ve M.Ö. 3000’ li yıllarda ilk Tunç çağı ile birlikte bölgede Troia kültürü ile paralellik taşıyan yerleşmelerin varlığı görülmektedir. M.Ö. 2000 başlarında yörede bilinmeyen nedenlerle yerleşmelerin azaldığını görüyoruz. Daha sonra Demir Çağı (M.Ö. 1200 – 525) ile birlikte Bandırma bölgesinin belirgin bir şekilde yeniden önem kazandığını, Antik Ege’den ve Balkanlar’dan Anadolu’ya göçlerin olduğunu ve yörenin yeni kültürlerle tanıştığını anlıyoruz. M.Ö. 2000 yılı sonlarından bölgenin Osmanlı egemenliğine girinceye kadar ki dönem içerisinde bölgede büyük bir kültür mozaiğinin yaşandığını, Frigler’in, Lidyalılar’ın, Mysialılar’ın, Traklar’ın, Persler’in, Makedonlar’ın Roma ve Bizanslılar’ın etkili oldukları anlaşılmaktadır. M.Ö. 550 – 334 yıllarında Persler’in egemenliğinde kalan bölge Daskyleion’da bulunan Pers (Akhaemenid) Satrap’lığı (Genel Valilik) nedeniyle çok önem kazanmıştır. Büyük İskender’in M.Ö. 334 yılında Persler’i yenmesiyle bölge, Makedonyalılar’ın eline geçmiş, sonraki yıllarda Türkler’in eline geçinceye kadar Roma ve Bizans yönetiminde kalmıştır. Bandırma’ya Türkler’in girişi ise Anadolu’da ilk Türk Devletini kuran Kutalmışoğlu Süleyman Bey’in 1076 yılında Kyzikos’la birlikte Aydıncık ve Bandırma’yı fethetmesiyle gerçekleşmiştir. 1106 yılında Selçuklu Sultanı 1. Kılıçarslan’ın vefatı sonrası bölge tekrar Bizans egemenliğine geçmiştir. 1115 yılında Bölgeye hücum eden Türkler Bursa ve Apollonia’yı alarak Kyzikos ve Panormos üzerine yürümüşler, ancak Haçlılar’ın ardı arkası kesilmeyen akınları karşısında geri çekilmişler bölge Bizans egemenliğinde kalmıştır. 12. yüzyılın sonlarında Selçuklu uç Beyleri egemenliklerini ilan etmişler, Bandırma’da Karesi Beyliği’nin himayesine girmişler. Merkezi Balıkesir olmak üzere Bölgeyi idare eden Karesi Bey daha sonraları Marmara ve Çanakkale sahillerini, Karabiga ile birlikte bazı şehirleri eline geçirmiştir. Türkler’in bölgedeki hakimiyetinden çekinen Bizanslılar Anadolu’da Türk Beylerinin ilerleyişini durdurmak için İspanya’dan Katalanlar adıyla bilinen paralı askerler getirerek Kyzikos’a yerleştirmişlerdir. Bir süre Aydıncık ve Hüdavendigar’a bağlı olan Bandırma 16. Yüzyılın 2. yarısında Galata Kazası Kapıdağ Nahiyesine bağlanmıştır. Bandırma’nın o yıllardaki gelişmesinde Padişah’ın Dergah-ı Ali çavuşlarından Haydar Çavuş’ un Bandırma’ya yerleşmesi önemli bir etken olmuştur. Bazı kaynaklarda Bandırma’ya sürgün olarak gönderildiği belirtilen Haydar Çavuş, sahilde kendi adını taşıyan bir cami, medrese, hamam, beş ev, on dükkan yaptırmıştır. Bu eserleri vakıf olarak Bandırma’ya bırakan Haydar Çavuş’un bundan sonraki yaşamı konusunda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Bandırma, 1830 yılında Erdek ilçesi Kapıdağ bucağına bağlanmış, Tanzimata kadar voyvodalıkla idare edilen Bandırma Tanzimatın ilanından sonra gerçekleştirilen idari yapılanmadan sonra Erdek ilçesine bağlı bir bucak olmuştur. 1874 yılında büyük bir yangın geçiren Bandırma’nın tamamına yakını bu yangında harap olmuştur. Yangın sonrası Bandırma kısa zamanda yeniden onarılmış, Haydar çavuş camii de on bir yılda kagir olarak yeniden yapılmıştır.1876- 1878 Osmanlı- Rus savaşı sonunda, Kırım ve Romanya’dan göç eden Tatarlar’ın Bandırma’ya yerleştirilmesi şehirde bir canlanmaya ve nüfusunun artmasına neden olmuştur. Bu gelişmeler sonrası Bandırma, 1878 yılında Karesi Sancağı’na (Balıkesir) bağlı bir ilçe merkezi haline getirilmiştir. Bandırma’nın yüzölçümü 690 km2 olup, denizden yüksekliği 1 metre ile 764 metre arasında değişmektedir. İlçenin kuzeyinde yer alan ve kendi adıyla anılan körfezin uzunluğu 31 km’dir.Bandırma, önemli bir liman kentidir. İstanbul, Bursa ve İzmir illerinin ortasında Güney Marmara’nın en önemli kentlerinden biridir. Bandırma ilçesi, gelişmişlik bakımından Balıkesir ili içinde merkez ilçenin önünde birinci sırada. Türkiye genelinde 858 ilçe arasında 30.sırada yer almaktadır. İl olabilecek ilçeler arasında Bandırma 87 ilçe içinde beşinci sırada bulunmakta ve il yapılması gereken ilk üç ilçe arasında yer almaktadır. Coğrafi konumu itibariyle Bandırma Ekonomik faaliyetlerin gelişimi açısından uygun koşullara sahiptir. Bandırma Limanının önemli bir deniz ulaşım merkezi olmasının temel nedenlerinden biri , Kapıdağ Yarımadası’nın fırtınaları engellemesidir. Ayrıca arazı yapısının ulaşımı Kolaylaştırıcı nitelikte olması bandırma açısından bir avantaj olarak değerlendirilebilir. İlçenin en yüksek dağı, doğusunda yer alan 764 metre yüksekliğindeki Karadağ’dır. İlçenin kuzeyinde yer alan Kapıdağ ise Bandırma ve Erdek Körfezi ile çevrelenmiş bir yarımadadır. Eskiden kıyıya oldukça yakın bir ada durumunda olan Kapıdağ, sonradan kara ile birleşerek, bir yarımada şeklini almıştır. Bandırma Körfezinin 15 km. güneyinde bulunan Kuş Gölü’nün yüzölçümü 164 km2’dir. Ortalama derinliği 2-3 metre olan Kuş Gölünün en derin yeri yaklaşık 4 metredir. Bandırma, sahip olduğu kara, deniz, hava ve demiryolu ulaşım olanakları ile, ulaşımı oldukça kolay bir yerleşim birimidir. Karayolu ile; Balıkesir üzerinden Ege’ye ve güneye, Bursa üzerinden tüm Anadolu’ya ve İstanbul’a, Çanakkale üzerinden de Trakya’ya, kısaca yurdumuzun her yanına rahat ulaşım olanağı olan bir kenttir. Denizyolu ulaşımında da Bandırma, son derece rahat bir konumda bulunmaktadır. Gelişmiş ve donanımlı limanı ile Marmara Bölgesinin giriş kapısı özelliğini taşımaktadır. 1998 yılında başlatılan İstanbul-Bandırma arasındaki hızlı feribot (araç + yolcu) ve deniz otobüsü (yolcu) seferleri, Bandırma – İstanbul ulaşımına büyük kolaylık getirmiştir. Yaz aylarında karşılıklı altı seferin üzerine çıkan yoğun taşıma programı ile, iki saat gibi kısa bir zamanda, üstelik rahat bir yolculukla İstanbul’a ulaşmak mümkündür. Demiryolunu tercih edenler için ise; her gün yapılan Bandırma – Balıkesir - İzmir arasındaki düzenli tren seferleri, farklı bir ulaşım alternatifi sunmaktadır. Deniz yolu ulaşımı ile Marmara’yı Ege’ ye ve Akdeniz’e bağlayan İstanbul Deniz Otobüsleri A.Ş. Bağlı deniz otobüsleri periyodik olarak seferler yapmaktadır. Bandırma İstanbul arası 62 deniz mili olup yaz sezonunda sefer sayıları değişmektedir. Demir yolu ulaşımı olarak İlçemizden Balıkesir, Akhisar, Manisa, İzmir’e gitmek üzere karşılıklı olarak Tren seferleri yapılmaktadır.
NÜFUS:
22 Ekim 2000 yılında yapılan Genel Nüfus Sayımının kesin sonuçlarına göre, İlçemizin toplam nüfusu 120.753’dür. bu nüfusun 98.562’si Merkezde, 22.191’i Belde ve Köylerde yaşamaktadır.
İDARİ YAPI:
İlçemizin Merkez, Aksakal ve Edincik olmak üzere 3 belediyesi,34 Köyü mevcuttur. Aksakal ve Edincik eski Bucak Merkezleridir.
EĞİTİM:

İlçemizin Okuma- Yazma oranı %99,5’dir. İlçemizde 1 Anaokulu, 40 İlköğretim Okulu, , 2 Yaygın Eğitim ve 3 Özel Öğretim olmak üzere toplam 56 okul vardır. 11 Lise bulunmaktadır.
YÜKSEK ÖĞRETİM:
Bandırma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Balıkesir Üniversitesine bağlı olarak 1993-19994 Eğitim- Öğretim yılında faaliyete geçmiştir. Fakülte bünyesinde toplam 7 bölüm (İşletme, İktisat, Maliye, Kamu Yönetimi, Uluslar arası İlişkiler, Ekonometri ve Çalışma Ekonomisi) bulunmaktadır. Yine Balıkesir Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu ( Gümrük İşletme, İthalat İhracat, Et Endüstrisi, Gıda Teknolojisi, İşletmecilik ve Çocuk Gelişimi ) mevcuttur. 4 Yıllık Lisans Eğitimi veren ve Hemşirelik Bölümü bulunan Sağlık Yüksek Okulu mevcuttur.
KÜLTÜR SANAT:
İlçemizin gelişmişlik düzeyi oldukça yüksek olduğundan çok sesli müzik dinletileri, konferans, panel, şiir dinletileri vb. etkinlikler yapılmaktadır. 17 yıldan beri gerçekleştirilen Uluslararası Bandırma Kuşcenneti Kültür ve Turizm Festivali etkinlikleri İlçe ve Bölgeye büyük canlılık getirmektedir. Çok miktarda Resim ve El Sanatları sergileri açılmaktadır.
SANAYİ:
Bandırma, Türkiye’nin en gelişmiş yöresi olan Marmara Bölgesinde İstanbul-İzmir- Bursa gibi en büyük metropollerin köşelerini teşkil ettiği üçgenin nerdeyse tam ortasında bulunan ve hızlı sanayileşen bir kenttir. Sanayinin yapısına bakıldığında Bağfaş ve Etibank Fabrikaları dışında; Un, Yağ ve Salça Fabrikaları ile Maya Fabrikası, Fabrika yapan fabrikalar(Yemmak, Yemtar, İşbay Makine,Paksan, Şafaksan v.s.), Yem Fabrikaları ve hayvancılığa bağlı fabrikalar(Banvit, Şeker piliç, Bozlar yem v.s.), Madenciliğe bağlı fabrikalar,limanla ilgili sanayi hammadde depoları, Deniz ve su ürünleri sanayi v.s. ilk akla gelen kuruluşlardır. Bandırma Limanından ihracat ağırlıklı olarak; sanayi ürünleri, madenler, piliç-eti, yumurta ve deniz ürünlerinden oluşmaktadır.
TARIM:
İlçemizin 409.580 dekar Tarım arazisinden;371.580 dekarı Tarla arazisi,800 dekarı Bağ arazisi, 500 dekarı Meyvalık, 21.350 dekarı Sebzelik, 15.350 dekarı Zeytinlikten oluşmaktadır. Belli başlı yetiştirilen ürünler; buğday, ayçiçeği, kavun, karpuz, arpa, pamuk, çeltik, kuru soğan, şeker pancarı, biber, domates, fasulye, pırasa, karnabahar, ıspanak, soğan, maydanoz, hıyar, marul üretimi gerçekleşmektedir. Bağ bahçe ürünleri olarak; kiraz, bağ, armut, elma, ayva, erik, şeftali, dut, incir,nar,badem, kestane ve iğde’dir. İlçemizde 297.000 adet zeytin ağacından ortalama 5.346 ton ürün elde edilmektedir. Ayrıca sertifikalı ceviz fidanı yetiştirilip, Türkiye’nin tüm illerine satılmaktadır. İlçemiz Büyükbaş, Küçükbaş ve küçük evcil hayvancılık (Tavukçuluk)’da geçmiş yıllara oranla belirgin bir büyüme olmuştur. Özellikle yumurtalık tavuk ve etlik piliç yetiştiriciliğinde ülke çapında önemli bir potansiyele sahiptir. İlçemiz Türkiye genelinde ticari yumurta üretiminde%25-30’luk üretimle 3. sırada yer   almaktadır.                                    
                       BİGADİÇ

TARİHÇE:
İlçemiz, tarihi olarak MİSYA Bölgesi önemli askeri geçit noktalarından birini teşkil etmektedir. Tarihi kaynaklara göre beş bin yıllık bir geçmişe sahip İlçemiz; Frigyalılar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Selçuklular, Karesi Beyleri ve Osmanlı devrini yaşamış ve bir çok değişikliklere uğramıştır. Bilhassa Karesi Beyliği ve Osmanlılar zamanında imar görmüş olup, önemli tarihi eserler meydana getirmiştir. Bigadiç tarihi gelişimi içerisinde “DİDİ MOTİ HE”, “AKHYROUS”, “BİGADİA” “BİGADOS”, “BUGADIÇ”, “BİGADİÇ” isimlerini almıştır. Karesi Beyliği tarafından imar edilen Bigadiç, bu beyliğin kervan yolları üzerinde idi. Ayrıca askeri amaçla da kullanılıyordu. Tarım alanları çok önemli olan Bigadiç,Osmanlılar zamanında daha merkezileşerek büyüdü, önemli bir kültür merkezi oldu. Bu dönemde cami, han, hamam ve medrese gibi bir çok eserler yapılmıştır. Meşrutiyet döneminde mülteci iskânına yerli halkın karşı çıkması üzerine zamanın padişahı tarafından ilçe statüsü Balya’ya kaydırıldı. 1942’de önemli bir depremle harap olan Bigadiç, yeniden imar edilerek 1943 yılında ilçe statüsüne dönüştürüldü.
COĞRAFİ DURUM:
İlçemiz Marmara ile Ege Bölgesi geçiş iklimi şartlarının etkisi altındadır. Genellikle yazları sıcak ve kurak, sonbahar mevsimi uzun ve ılık, kış ayları zaman zaman kar yağışlı, bazen kurak, ilkbahar kısa ve yağışlı geçmektedir. Bigadiç, Marmara Bölgesi, Güneydoğu Marmara alt bölgesi içinde Balıkesir İli’ne bağlıdır. Şehir eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde Balıkesir’e 38 km. mesafeye kurulmuştur. Denizden yüksekliği 180 m. yüzölçümü 1007 km2’dir.
NÜFUS:
2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre toplam 49.957’dir.
İDARİ YAPI:
Bigadiç’e bağlı Çağış ve Yağcılar olmak üzere 2 Bucak Merkezi bulunmaktadır. Toplam 70 Köy ve 1 Kasaba’dan ibarettir. EĞİTİM: Merkezde 5 İlköğretim Okulu ve 2 Lise bulunmaktadır. Okuma – Yazma oranı %97’dir. SAĞLIK: 50 yataklı Devlet Hastanesi mevcuttur. 6 adet Sağlık Ocağı,15 Sağlık Evi Mevcuttur.
EKONOMİK DURUM:
İlçemiz ekonomisini tarım, hayvancılık, madencilik, orman, sanayi ve ticaret gibi başlıklar oluşturmaktadır.
TARIM:
İlçemiz hudutları içerisinden geçen Simav Çayı üzerinde kurulu bulunan Yörücekler Regülatöründen sulanan verimli Bigadiç Ovasında narenciye ve bağcılığın dışında her türlü tarım yapılmaktadır. Başlıca üretilen tarım ürünleri; tütün, pamuk, domates, ayçiçeği, kavun, soğan, sarımsak, patates, nohut, kuru fasulye, kiraz, ceviz, kestane olarak sıralanabilir. Hayvancılık ilçe ekonomisi için oldukça önemli yer tutmaktadır.
MADENCİLİK:
İlçemizde Bor İşletme Müdürlüğü tarafından işletilen Boraks madenleri Yurdumuza olduğu kadar, İlçemize de büyük bir kazanç getirmekte ve İlçe ekonomisine canlılık kazandırmaktadır. Bigadiç İlçesi orman yönünden zengindir. İğne yapraklılar en büyük paya sahiptir. Toplam arazisinin % 47’si ormanlık sahadır. İlçe çevresinde orman varlığı çok olmamakla birlikte Alaçam ve Ulus Dağı çam ormanları ile kaplıdır. İlçede orman ürünlerine dayalı mobilya, kereste ve doğrama sektörü gelişmiştir. İl ekonomisine katkı sağlamaktadır. İlçeye diğer komşu ilçelerden kolaylıkla ulaşılabileceği gibi il merkezinden her saat düzenli otobüslerle de gidilebilir.
                            BURHANİYE
TARİHİ:
Şehrin tarihçesi, bilinebilen ilk yerleşim yeri olan ve bugünkü İskele Mevkii yakınlarında Lidya Kralı KREZÜS’ ten çok önceleri kurulan ANAHOR veya PİDASUS adlarıyla anılan büyük bir şehir ile başlar. M.Ö. 1443 yılında , ilk kez MYSİA bölgesi halkı tarafından inşa edilmiş olan kent, Antik Çağda ADRAMYTTEİON’a bağlı olarak kalmış ve tarih boyunca da ADRAMYTTEİON (latince adıyla ADRAMYTTİON) veya ADRAMYTTUM adları ile birlikte anılmıştır. ADRAMYTTEİON adı Lidya Kralı KREZÜS’ün kardeşi ADRAMYS’ten kaynaklanır. ADRAMYS , savaşlarda harap olan kenti yeniden inşa ettirmiş ve kendi adını vermiştir. Tarih kitapları Edremit Körfezi’nin çok eski çağlardaki en önemli yerleşim yerinin Eski Edremit diye bilinen, bugünkü Ören İskelesi yanında bulunan Karataş Mevkii’nden itibaren 8 km.lik bir daireyi kapsayan ADRAMYTTEİON olduğunu yazar.Tarihçiler ADRAMYTTEİON’un civarında TROYA, PERGAMON ve TAİP gibi ünlü şehirlerin bulunduğunu , o devirde bölgedeki tek Anayasa Mahkemesinin ADRAMYTTEİON’da olduğunu ve kentin Hukuk Merkezi olarak anıldığını belirtirler.Romalıların istila devrinde Edremit ile birlikte Roma İmparatorluğu topraklarına katılmış olan kent,bu devirde kültürel bakımdan çok önemli bir yerde bulunmaktaydı.MS. 280-305 tarihlerinde Anadolu’daki 45 psikoposluktan biri Adramytteıon’da bulunmaktadır. Daha sonraları Bizans İmparatorluğu egemenliğine giren şehir, bu dönemde önemini giderek kaybetmiş ve bu topraklar üzerinde sık sık yaşanan savaşlardan dolayı günümüze çok az sayıda tarihi eser kalmıştır. Selçuklu İmparatorluğu’nun yükselme devrinde bu imparatorluğun egemenliğine giren kente, Selçuklu İmparatoru KILIÇ ASLAN tarafından Sınır Komutanı olarak TAYLI BABA gönderilmiş; TAYLI BABA bölgeyi Bizanslılardan tamamen temizlemiş ve dağınık halde yaşayan halkı, bugünkü Taylıeli Köyü’nün olduğu yerde toplayarak burayı kendine merkez yapmıştır. Ancak bölgenin dağlık ve genişlemeye elverişsiz olması yüzünden Taylıeli Halkını daha sonra bugünkü Memiş Mahallesi’nin olduğu düzlüğe taşımıştır. Selçukluların dağılması ile Karesioğulları’nın eline geçen kent,1323 yılında da Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmıştır. 1484 yılında ise bugünkü Kızıklı Köyü’ne doğru uzanan Su Kemeri’ne atfen KEMER adını almıştır.1866 yılına kadar Edremit’e bağlı bir Bucak olan kent, 1867 yılında bağımsız İlçe olmuştur. 19. yy’da Sultan Abdülhamit zamanında oğlu BURHANETTİN’in adına atfen ilçenin adı BURHANİYE olarak değiştirilmiştir. Milli Mücadele döneminde tüm Ege Bölgesi ile birlikte işgale uğrayan Burhaniye 08.EYLÜL.1922’de kurtulmuştur. KÖY BELDE VE MAHALLE: İlçemizde Merkez Belediye ve Pelitköy Belediyesi olmak üzere 2 Belediye teşkilatı, 25 köy, İlçe Merkezinde 11 Mahalle teşkilatı, Pelitköy Belediyesinde de 3 Mahalle teşkilatı vardır.
COĞRAFİ YAPI:
Kuzeyde Kazdağı güneyde Marda Dağı arasında kalan Edremit Körfezinin güney doğusundaki geniş düzlükte yer almaktadır. Ege bölgesinin kuzey batısında bulunan ilçemizin kuzeyinde Edremit, Kuzeydoğusunda Havran, Doğusunda İvrindi, Güneydoğusunda Bergama, Güney batısında Gömeç ilçeleri, Batı ve kuzey batısında Edremit Körfezi yer almaktadır.
NÜFUS:
İlçenin toplam nüfusu 43.211 olup, bu nüfusun 31.336’sı İlçe Merkezinde 11.875’i köylerde ikamet etmektedir. İlçemizin sahilde olması nedeniyle çok sayıda yazlık ev ve tatil siteleri bulunmaktadır. Tatil sezonunda İlçe nüfusu normalin çok üzerinde artış göstermektedir.
EĞİTİM:
İlköğretim Okulları Merkezde 21 adettir. Orta Öğretim Kurumları Merkezde 7 lise ve Meslek Lisesi, 1 Özel Lise ve Mesleki Eğitim Merkezi bulunmaktadır.
YÜKSEK ÖĞRETİM:
Balıkesir Üniversitesine bağlı Burhaniye Meslek Yüksek Okulu bünyesinde Muhasebe, Turizm ve İşletme olmak üzere toplam 3 bölüm bulunmaktadır.
SAĞLIK:
İlçe Merkezinde 175 yataklı Devlet Hastanesi, Merkezde 4 Sağlık Ocağı, 1 Verem Savaş Dispanseri, AÇSAP Merkezi, Pelitköy Beldemizde 1 Sağlık Ocağı mevcuttur.
SANAYİ VE TİCARET:
İlçemizde toplam 18 adet zeytin yağı fabrikası bulunmaktadır. Bu fabrikalarda zeytin el değmeden hazırlanmaktadır. Son yıllarda ilçemizde yapılan çalışmalar neticesinde yağlık olarak değerlendirilen zeytin çeşitlerimiz TSE tarafından yeşil ve siyah sofralık standartlarına alınmıştır. Burhaniye ilçemizde kuzey ege bölgesinde yer alan, ege bölgesinin iklim özelliklerine sahip mikroklima bir yöredir. Arazinin %75’i zeytinliklerle kaplıdır. Yöre itibariyle dünyanın en iyi naturel zeytinyağını üreten ilçemizin 18.000 hektar toprak üzerinde toplam 2.130.000 adet zeytin ağacı bulunmaktadır. İlçemizde bulunan 2 salça ve konserve fabrikası yörede ve civar ilçelerde üretilen sebzeleri mevsimlik olarak işlemektedir. Yine ilçede 4 adet süt işleme tesisi ile körfez bölgesine yönelik 1 ekmek fabrikası faaliyet göstermektedir. TARIM: ilçemizde geçim kaynağı daha çok Tarım ve Hayvancılığa dayalıdır. İlçemizde toplam 4632 aile geçimini doğrudan çiftçilikle sağlamaktadır.
KÜLTÜR VE TURİZM:
Eski Edremit olarak bilinen tarihi kent ADREMYTTEION’un yerleşim alanı olan Ören’de bu gün o dönemlere ait tarihi kalıntılara pek rastlanmamaktadır. Bunun nedeni de şehrin tarih boyunca sık sık istilaya uğrayıp savaşmak zorunda kalması ve 1090 yılında tamamen terk edilmesidir. Bu antik kentten geriye Helenistik Roma ve Bizans devirlerine ait kabartma taşlar ve sütunlar kalmıştır. Yöremizde 1995 yılından beri yapılan arkeolojik yüzey araştırmaları sırasında benzerleri ancak doğu ve orta Avrupa ülkelerinde görülen, Türkiye’de ise çok sınırlı örnekleri bulunan ‘’KAYA SUNAKLARI’’ tespit edilmiş ve ilk kez Bilim, Arkeoloji, Kültür ve Turizm çevrelerine sunulmuştur. Yalnızca tarihi değil aynı zamanda doğal sit alanı olan Ören’deki asırlık palamut ağaçlarının, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından tek tek numaralandırılarak koruma altına alınmasıyla Yeşil Ören kimliğide güvence altına alınmıştır. Tertemiz suyu ve ince kumu ile ünlü Ören Plajı, 2000 yılında bu ününü Avrupa Çevre Eğitim Vakfı (FEEE) tarafından verilen ve artık tüm dünyada ‘’denize girilebilirlik ölçütü’’ olan 4 mavi bayrak ile tescil ettirilmiştir. İlçe Merkezi, denizden 4 km. içeride olup, denizden 10 m. yüksekliktedir. Akdeniz ve Ege iklimlerinin karakteristik özelliğini gösterir. Kış ayları ılık ve yağışlı, yaz ayları ise sıcak ve kurak geçer. Bölge, kara ve denizin ısınma farkından doğan Meltem ve İmbat rüzgarlarının etkisi altındadır. Ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca ürünler zeytin, pamuk, sebze çeşitleri,şekerpancarı, buğday ve çeşitli meyvelerdir. Zeytinyağı, sabun, un konserve ve salça fabrikaları başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Turizm de en önemli gelir kaynaklarındandır. Balıkesir - İzmir - Çanakkale yol ayrımı üzerinde bulunan Burhaniye’den bu üç ilimize günün her saatinde otobüs bulunabilmektedir. Ayrıca Bursa, Ankara ve İstanbul gibi büyük illerimize de her gün sabahtan gece yarısına kadar çeşitli saatlerde otobüs vardır. İlçe girişinde kurulan ve üç yıldır hizmet vermekte olan Körfez Havaalanı da ilçeye ulaşımda çok önemli bir olanak sağlamaktadır. THY haftada iki gün karşılıklı olarak İstanbul - Burhaniye seferleri yapmaktadır.


         
                     DURSUNBEY
TARİHÇE:
Roma Uygarlığı döneminde Dursunbey civarına ABRİETTENE adı verildi. Abriettene bölgesinde merkez olan Dursunbey" in ismi de Hadrianeia idi. Hadrianeia (Dursunbey) Romalılar döneminde önemli para basım yerlerinden biri idi. Roma İmparatorları döneminde başta Hadrian, Antonius, Pivs, Faustina, Marcus Aurelius, gibi önemli imparator ve komutanlar isimlerini ve resimlerini taşıyan bakır ve gümüş paralar darb ettirmişlerdir. Hadrianeia ismi ünlü Roma İmparatoru Hadrian"dan gelmektedir. Dursunbey yöresine verilen "Hadrianeia" ismi de büyük olasılıkla onun şerefine kurulan bir şehir olduğunu göstermektedir. Hadrianeia şehrinin Milattan sonra 131-132 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Osmanlı Devleti zamanında İkinci Osmanlı Padişahı Orhan Gazi, Emir Dursun’u buraya komutan olarak atamış; İlçeye Emir Dursun’a izafeten DURSUNBEY denmiştir. Dursunbey, Balıkesir Mutasarrıflığına bağlı "Balat" adi ile anılan bir bucak merkezi iken 1918 yılında ilçe haline getirilmiştir. Dursunbey kurtuluş savaşı sırasında düşman işgaline uğramış, 3 Eylül 1992 günü kurtarılmıştır.
COĞRAFİ DURUM:
Balıkesir İlinin doğusunda yer alan ilçemizin rakımı 639 m., yüzölçümü 1952 km² dır. Dursunbey coğrafi yönden Ege Bölgesi sınırları içerisinde kalmaktadır. Arazi yapısı itibariyle dağlık ve çok engebeli bir karaktere sahiptir. En yüksek dağı Alaçam 1683 m. yüksekliğindedir. İlçemizin arazisinin büyük bir kısmı orman ile örtülüdür.
İKLİM:
Dursunbey ilçesi, Ege iklim bölgesi içinde yer almakla birlikte yükseklik ve deniz esintilerine kapalı olması itibariyle yazlar daha serin,kışlar daha sert geçmektedir. Vejetasyon süresi oldukça kısadır. İlçemizin iklimi kısmen Akdeniz, kısmen Karasal İklim özelliklerini taşır. Kışları soğuk, yazları sıcak geçer, kış ve bahar ayları bol miktarda yağış alır.
NÜFUS:
Son nüfus sayımına göre Merkez 14.774, Köyler 32.928, toplam 47.702’dir. İlçemize bağlı 102 köy bulunmaktadır.
EĞİTİM:
İlk Orta ve Yaygın Eğitim Kurumları olarak toplam 18 adet Okul bulunmaktadır.
SAĞLIK:
İlçemizde 75 yataklı bir Devlet Hastanesi bulunmaktadır.
SANAYİ :
İlçenin geçim kaynağı orman ve orman ürünlerine dayalı sanayi kollarından sağlanmaktadır. İlçemizde en önemli ticari faaliyet keresteciliktir. Bu sektör aynı zamanda nakliye sektörünün de gelişmesini sağlamıştır. İlçemiz çeşitli maden rezervlerine sahiptir. Bunlar; kömür, traverten mermeri(Arizona Kırmızısı, Verona Beyazı)
TARIM:
İlçemiz toprakları çok engebeli ve verimsiz olduğu için tarımsal faaliyetler geniş araziler üzerine kurulmuştur. İlçemizde toplam 23.901 ha. Tarım arazisi bulunmaktadır. Kuru tarım ürünlerinden;buğday, arpa, çavdar, yulaf, mercimek ve nohut, meyva üretimi olarak en çok Elma üretilmektedir. Hayvancılık yönünden 18.000 Büyükbaş, 60.000 Küçükbaş ve 177.000 kanatlı mevcuttur. İlçenin en yaygın ulaşımı Balıkesir iliyle sağlanmaktadır .Günde 3 tren ve her saat başı otobüs ile ulaşmak mümkündür .İlçe merkezinin Balıkesir’e uzaklığı 72 km.dir. İlçe Aynı zamanda İzmir-Ankara demiryolu üzerinde olduğundan Balıkesir-Manisa ve İzmir güzergahı ile Kütahya-Eskişehir ve Ankara güzergahına günde 3 kez tren seferi bulunmaktadır. Ayrıca İlçe merkezinden Bursa iline de günde 2 kez düzenli toplu taşıma araçları işlemektedir.
                                 EDREMİT
TARİHİ:
İlçe, Ege Bölgesi’nin kuzeyinde-Çanakkale-İzmir karayolunun üstünde Edremit Körfezi’ nden 8 km. içerinde kurulmuştur. İzmir’e 200 km. ve Çanakkale’ye 135 km. uzaklıktadır.Ticaret merkezi olup zeytin ve zeytinyağı başta olmak üzere birçok ürün bulunmaktadır. Eski Edremit ;Adramut, Adramyttion, Landramytti, Edremittin gibi çeşitli adlarla anılmıştır.Kent Lidya Kralı Krezüs’ün eline geçtiğinde kardeşi Adremis tarafından yeniden yaptırılıp süslenir ve onun adını alır.Eski Edremit kenti, M.Ö.548’de Perslerin, 422’de Delolusların, 334’de İskender’in,132’de Romalıların eline geçer.Burada yapılan tersanelerde büyük gemiler yapılır.M.S. 600 yılında Adli teşkilatın merkezi olur.1076’da Selçuk Sultanı Süleyman Şah’ın hücumuna uğrar,halk çevreye dağılır.1099’da Edremit ve civarı Bizans İmparatoru Aleksi Kommen’in eline geçer.Edremit’in Türklerin eline geçmesi üç ayrı koldan Gerçekleştirilen mücadeleler sonucu olur.Sonuçta Türk akıncılarının komutanı Yusuf Sinan şehrin anahtarını alır ve bir hamam ile cami yaptırır.(Kurşunlu Camii)Osmanlı döneminde ise Edremit ve Akçay’daki tersanelerde, Kazdağları’ndan elde edilen kerestelerle gemiler yapılır.Midilli Adası’nın alınmasında Edremit Körfezi kıyılarında bir çok kahraman denizciler yetişmiştir. 9 Eylül 1922 tarihinde Edremit tam bağımsızlığına kavuşmuştur.
COĞRAFİ DURUMU:
İlçemizin yüzölçümü 708km2’dir. İlçe Merkezi deniz seviyesinden 16m. Yükseklikte olup, ilçe sınırları içinde en yüksek dağ olan Kazdağı’nın Sarıkız Tepesi 1.767 m. yüksekliktedir. Edremit Körfezi ile efsaneler dağı olan Kazdağı etekleri arasında oldukça geniş sayılabilecek verimli ve bereketli, sulanabilir Edremit Ovası vardır. İKLİM: İlçenin iklimi Akdeniz iklimi karakterindedir. Kışlar genellikle ılık ve yağışlı, yazlar sıcak ve kurak geçer. Deniz seviyesinden 500 m.’ye kadar genel olarak zeytin ağaçları, bundan sonra çam ağaçları ile kaplıdır. İlçemizin deniz kıyısı uzunluğu 35 km.’dir.
NÜFUS:
Edremit Merkez nüfusu 39.202, Akçay 9.039, Altınoluk Beldesi 11.028, Güre Beldesi 3.944, Kadıköy Beldesi 4.404, Zeytinli Beldesi 10.893, Köylerin toplam nüfusu 14.841’dir.
İDARİ DURUMU:
İlçemiz Merkez, Altınoluk, Güre, Zeytinlive Kadıköy, Akçay Kasabaları ile 20 Köyden oluşmaktadır.
EĞİTİM:
İlçemizde Eğitim, 23 adet Okul Öncesi Hazırlık Sınıfı, 36 adet İlköğretim Okulu, 2 adet Özel İlköğretim Okulu, 8 adet Orta Öğretim Okulu mevcuttur.
YÜKSEK ÖĞRETİM:
Balıkesir Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu mevcuttur.
KÜLTÜR:
İlçemiz hudutları içindeki kalıntılar arasında; Altınoluk Kasabası çevresinde Şahin Kale Ören ve mahzenleri ve Antandros Kenti, Manastır Çayı dolaylarında bir sağlık merkezinin kalıntıları, Ortaoba köyü yakınlarında Paşasultan Zaviyesi(Diana Mabedi), eski Tekke dolaylarında taban mozaiki bir aslan kalıntıları mevcuttur. Osmanlı Dönemi zamanında, (XV). YY.’da Edremit’in tanınmış ulemalarından Yusuf Bin Habib için kesme taştan tek kubbeli olarak yaptırılan Kurşunlu Camii mevcuttur.
TARIM:
İlçemizin ekonomisi çok eski yıllardan beri zeytin tarımına dayanmaktadır. Bunun yanında Seracılık, Sebze ve Hububat, Meyva tarımı da yapılmaktadır. İlçemizin en önemli gelir kaynağını teşkil eden zeytinciliğin geliştirilmesi için İlçemiz Zeytincilik Üretme İstasyonu Müdürlüğünce standart ölçülerde zeytin fidanı üretilip çiftçilere satışı yapılmaktadır. Kültür arazilerinde üzüm, meyva, sebze, tarla ürünlerinden hububat ve baklagiller, sanayi bitkilerinden pamuk ve şeker pancarı, turunçgillerden mandalina üretimi yapılmaktadır. Akçay ve Altınoluk ‘da balıkçılık önemli yer tutar.
SAĞLIK:
İlçemiz sağlık hizmetleri yönünden Körfezin merkezi durumundadır. Edremit Devlet Hastanesi, Kazdağı Devlet Hastanesi, diğer sağlık kuruluşlarıyla sağlık hizmetleri verilmektedir.
TURİZM:
İlçemiz 31 km.’lik sahil şeridi, kaplıcalar, dağ ve av turizmine müsait Kazdağı Milli Parkı ile yurdumuzun nadide turistik yörelerinden biridir. 1671 hektarlık araziye yayılan ilçemizde; Kızılkeçili Çayı,Zeytinli Çayı,Edremit Çayı bulunmaktadır. Deniz seviyesinden 300 m. sonra kızılçam ve sarıçam ormanları başlar. Beypınarı bölgesinde dünyada çok nadir görülen Kazdağı Göknarları mevcuttur. İlçe ekonomisinde Kazdağları Milli Parkı, Altınoluk ve Akçay önemli bir turizm potansiyeline sahiptir. Edremit – Merkez ve Akçay otogarından yurdun çeşitli yörelerine otobüs ve minibüs ile ulaşım sağlanmaktadır. Edremit’ten yaklaşık 7 km. uzaklıkta İzmir karayolu kenarında Körfez Havaalanı’ndan İstanbul’a yaz aylarında uçakla ulaşım sağlanmaktadır.


   
                           ERDEK
TARİHÇE: Marmara Denizi’nin güneyindeki Kapıdağ Yarımadasının (Antik Arktonnesos) Erdek ve Bandırma Körfezleri arasındaki bataklığın hemen kuzeyinde geniş bir alana yayılmış olan Kyzikos, bugün ‘Belkıs’ ve ‘Balkız’ olarak anılmaktadır. Bir yarımada olan Kapıdağ, antik çağlarda bir ada idi. Zamanla çökme ve dalgaların getirdiği çökeltiyle ada niteliğini kaybetmiştir. Hatta İÖ.334 yılında Büyük İskender’in buraya bir köprü yaptırdığı da antik kaynaklarda vardır. İzlenilen kalıntılara göre kentin yerleşim alanı kuzeyde Dyndimos Dağı(Ayı Dağı), Hamamlı ve Belkıs (Yeniköy) köyleri, batıda Erdek Körfezi ve Düzler Köyü, güneyde Erdek-Edincik karayolu; Doğuda Aşağı Yapıcı Köyü ve bandırma Körfezi ile çevrelenmiştir. Konumlandığı bölgeden de anlaşıldığı gibi Kyzikos, barındırdığı doğal limanlar ve verimli topraklarla Antik Çağda yörenin deniz ticaretini elinde tutmuş; zeytincilik, balıkçılık,kozmetik ve şarapçılıkta oldukça ileri bir düzeye erişmişlerdir.


Tarih çağlarında, Artake’den ilk söz eden Herodot olmuştur. Artake, MÖ. 7. yy’ başında Miletoslular tarafından kolonize edilmiş, MÖ. 361 yılından evvel bütün Kapıdağ ile birlikte Kyzikos’un egemenliğine girmiştir. Helenistik çağ boyunca sürekli olarak yükselip parlayan Kyzikos’un yanında gittikçe önemini yitiren Artake, Roma döneminde de bu sitenin bir dış mahallesi durumuna düşmüştür. Bizans çağıyla beraber limanları ihmal edilen, depremlerle yıkılan binalarının, taşları yağma edilen Kyzikos’un gerilemesiyle, gelişmeye başlamış ise de Kyzikos’un ününe yetişememiştir. Tarihçi Herodot, iktisadi durumunu da ele alarak üzümünü, şarabını, zeytin ve zeytinyağını methetmiştir. Artake, 1339 yılında Orhan Gazi’ nin oğlu Süleyman Paşa tarafından fethedilip, Türk egemenliğine geçmiştir. 1807’de de Karesi Sancağına bağlanmıştır.


COĞRAFİ DURUM:
Erdek, Marmara Bölgesi’nin Marmara Denizi’ne doğru uzanan Kapıdağ Yarımadası’nda Erdek Körfezi’ndedir. Eski adı Arktonnesos olan Kapıdağ Yarımadası ile kuzey ve batı çevresindeki Marmara, Paşalimanı, Türkeli(Avşa), Ekinlik Adaları’ndan oluşmaktadır. Kapıdağ Marmara Denizi’nin güney kıyısı ortasında yaklaşık 300m2 lik üçgen şeklinde yarımadadır. Uzun bir kıyıya sahip olan Erdek’in sahilleri genelde kumsal ve doğal plajdır. Ayrıca ormanlarla kaplı olup, bütünüyle av koruma sahasıdır. Kestane ve zeytin ağaçları göze çarpmaktadır. Denizden yüksekliği 0-10 m ‘dir.
İKLİM:
Tipik Marmara Bölgesi iklimi etkisi altında olan Erdek yazları fazla sıcak olmamakla beraber genelde yağmursuz, kışları ılık geçer. Yarımadanın kıyıya yakın kesimleri zeytinlik, orta kesimler makilik tepeler ve dağ kesimleri tamamen ormanlıktır.
İDARİ YAPI:
2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre 32.442’dir. yüzölçümü 30.630 hektar olup, 2 Belde ve 20 Köyü bulunmaktadır.
EĞİTİM:
İlçemizde 3 Ortaöğretim kurumu mevcut olup, Okuma – Yazma oranı %99’dur. Ayrıca Balıkesir Üniversitesine bağlı Erdek Meslek Yüksek Okulunun Turizm ve Otelcilik Bölümü ile Yerel Yönetim Bölümü olmak üzere 2 bölümle yüksek öğretim hizmeti verilmektedir.
KÜLTÜR:
Erdek’in 10-12 km. dışında bulunan ve büyük medeniyetin yaşadığı Kyzikos(Kizikos) kentinde ilk yaşayanların Dolion’lar oldukları ve şehrin kurucusunun da Kral Kyzikos olduğu bilinmektedir. Kyzikos’dan geri kalan ve bilinen tarihi mimari zenginliklerini şöyle sıralayabiliriz; Hadrianus tapınağı, Kyzikos Amfitiyatrosu, Altıköşe kuleler, Bouleuterion, Bergama Kraliçesi Apoolonis’in adına oğulları tarafından yaptırılan tapınak, Kirazlı Yayla Manastırı İlçemizde 1990 yılından bu yana Erdek Belediyesince düzenlenen ‘’ Erdek Şenlikler’’ adı altında Kültür ve Sanat etkinlikleri yapılmaktadır. SAĞLIK: İlçemizde 25 yataklı bir Devlet Hastanesi ile 2 Merkez Sağlık Ocağı vardır.
TARIM:
İlçemizin en önemli tarımsal faaliyeti zeytinciliktir. Bunun yanı sıra kırmızı soğan üretimi de bol miktarda yapılmaktadır.
TURİZM:
1959 yılından bu yana Türkiye’de Turizm hareketlerinin öncülüğünü yapan Erdek, sahilleri ve kumsalı ile ülkemizin en güzel plajlarından birine sahiptir. 12 km. uzunluğundaki sahil şeridinde turistik otel, motel ve dinlenme tesisleri mevcuttur.


Erdek, Bandırma ve Gönen bağlantılı olarak İstanbul- Ankara,İzmir ve Bursa gibi büyük illerle ulaşım imkanı bulunmaktadır.
                                GÖMEÇ
Antik adı ‘Kisthene’dir. Yerleşim merkezinin kuzeyinde, deniz kıyısında, Eski Tunç Çağı’ndan itibaren kesintisiz yerleşilmiş Kızçiftliği Höyüğü vardır. Buradan çıkan seramik malzeme, ilçenin MÖ. 1200’den itibaren Ege Adaları ve Batı Ege Kıyıları ile sıkı ticari ilişkide olduğunu anlatmaktadır. İlçe merkezi 400-500 yıl önce 1 km. batıda, Balıbahçe mevkiinde ‘Ağaköy’ adı ile kurulmuş; daha sonra bugünkü yerine taşınarak, Emrutabat adı zamanla Armutova’ya dönüşmüştür. Merkezde yoğun arıcılık yapıldığından, merkeze bal peteği anlamında “Gömeç” adı verilmiştir. Gömeç adı Bucak Merkezi, Armutova adı ise, tüm Bucak’ın adı olarak kullanılmıştır. Gömeç I.Dünya Savaşı’nda Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922 tarihinde düşmandan kurtarılmıştır. Karaağaç Kasabamızda İstiklal Savaşı sırasında Ali ÇETİNKAYA’nın komutasında Karaağaç Cephesi Komutanlığı kurulmuş, savaş süresince görev yapmıştır Gömeç Belediyesi, 1913’de kurulmuş, 1928 yılında kaldırılmıştır. Daha sonra 16.12.1955 tarihli Müşterek Kararname ile kurulmuş; 1956 yılında faaliyete geçmiştir. İlçemizin kuzeyinde Edremit Körfezi ve Burhaniye İlçesi, doğusunda Burhaniye İlçesi, güneyinde Ayvalık İlçesi, batısında Edremit Körfezi bulunmaktadır. İlçemizin yüzölçümü 223 km2.dir. Merkezin rakımı 10’dur. Yıllık ortalama sıcaklık 15-16 derecedir. İlçemizin doğusunda Madra Dağı bulunmaktadır. İlçemizde akarsu olmayıp, arazinin % 70’i dağlık, %30’u ovalıktır. İlçemizin kıyı şeridi uzunluğu ; Merkez 4.400 m, Karaağaç 10.600 m, Keremköy 2.500 m. Toplam 17.500 m.dir. NÜFUS 22 Ekim 2000 yılı genel nüfus sayımı geçici sonuçlarına göre; İlçe Merkezi: 4.102 Karaağaç Beldesi: 2.436 Köyler toplamı: 4.384 İlçe genel toplamı: 10.922 kişidir.
İDARİ DURUM
İlçemizde;2 belediye, 9 köy,Merkezde 3 ve Karaağaç Beldesinde 1 mahalle bulunmaktadır.
TARIM:
İlçemiz, jeolojik yapısı itibariyle % 70 dağlık, % 30 ovalık bir görünüm sergilemektedir. Bu yapısı içerisinde yer alan kültür alanlarının yaklaşık; Tarımda ana ürün zeytindir. 11.150 hektar zeytinlik arazi, 1.250.000 adet zeytin ağacı mevcuttur. Elde edilen zeytinlerin sofralık olarak işlenen kısımları İlçe içinde ve dışında piyasaya sürülmekte, yağlık olanları da İlçemizde faal durumda bulunan 13 zeytinyağı fabrikasında işlenerek zeytinyağı olarak piyasaya sunulmaktadır. Sanayii bitkileri üretiminde, zeytin dışında 2005 yılı üretimi yaklaşık 1.808 dekar arazide 600 ton pamuk üretilmiştir. Sebze üretiminde domates, bakla, bezelye, patlıcan, pırasa, biber, salatalık, ıspanak, havuç, bamya ve lahana üretimi yapılmaktadır. Bu ürünler civar İlçelerde pazarlanmaktadır.
SAĞLIK :
İlçemiz merkezinde 1 adet Sağlık Ocağı, Karaağaç Beldesinde ise 1 adet Sağlık Ocağı olmak üzere 2 adet Sağlık Ocağı ve 2 adet Sağlık Evi bulunmaktadır. İlçemiz arazisinin % 70’i dağlık, %30’u ovalık olmak üzere 223km² olup, doğusunda Madra Dağı bulunmaktadır. İlçemizin yüksek kesimlerinde Kızıl çam yer yer fıstık çamı mevcut olup denize doğru Zeytin ağacı, tarım arazilerinde buğday, pamuk, domates fasulye, bezelye bamya ekimi yapılmaktadır. İlçemiz Çanakkale-İzmir (E-87) kara yolunun kıyısında yer almaktadır.Gömeç, İzmir’e 170 km Balıkesir’e 120 km uzaklıktadır.
                                  GÖNEN
TARİHİ:
Kaplıcalar çevresinde yapılan hafriyatlar sırasında ortaya çıkan mozaikler, yazılı taşlar sütun başlıkları, madeni paralar gibi tarihi eserler Gönen’in, yerleşim yeri olarak kullanılmasının Milattan Önce’sine dayandığını göstermektedir.MS.II.yy. ait bulunan kitabelerde şehrin adı ‘Sıcak Su Şehri, Thermi’, hamamlarda ‘Granikaion Hamamları’ olarak geçmektedir. Bu kitabelerde, sıcak suyun şehir için önemli olduğu ve şifa dağıtan suyun insanlara sunulması için yardım yapan yönetici ve kişilerin isimleri belirtilmektedir. Uzun süre Bizans yönetiminde kalan bölge, 13.yy’da Anadolu Selçuklularının eline geçmiş, bu Devletin dağılmasından sonra Karesi Beyliği yönetiminde kalmış ve nihayet 1334 yılında Osmanlı idaresine katılmıştır. Doksan Üç Harbi denilen 1877-1878 Türk-Rus savaşının ardından Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan çok sayıda Türk boyu göçmen olarak gelip Gönen’e yerleşmiştir. 1881 yılında Erdek’ten ayrılarak ilçe yapılmış, 1885 yılında Belediye teşkilatı kurulmuştur. 6 Temmuz 1920 de Yunan işgaline uğramış, 6 Eylül 1922 de kurtarılmıştır.
COĞRAFİ DURUM:
İlçenin yüzölçümü 1152 kilometrekare olup, arazi genellikle ovalık, batısı ve güneyi dağlıktır. Marmara Denizi’nin etkisinde kaldığından ılıman bir iklim hüküm sürmektedir. Yazlar sıcak, kışlar yağışlı ve ılıktır.
İDARİ YAPI:
İlçemize bağlı 1 adet Belde ve 89 adet Köy mevcuttur. Yüzölçümü 1.152 km2 ile geniş bir arazi yapısına sahiptir.
NÜFUS:
En son Genel Nüfus Sayımına göre Belde ve Köyler dahil 71.804’dür.
EĞİTİM:
Toplam 29 İlköğretim Okulu, 10 Lise ve Dengi Okul bulunmaktadır.
YÜKSEK ÖĞRETİM:
Balıkesir Üniversitesine bağlı olarak eğitim veren Meslek Yüksek Okulunda Muhasebe, Turizm ve Otelcilik, Doğal Gaz Isıtma ve Sıhhi Tesisat Teknolojisi, İklimlendirme ve Soğutma Teknolojileri ve Bilgisayar Programlama ve Teknolojisi Programları bulunmaktadır.
KÜLTÜR VE TURİZM:
Gönen’in kültür yaşamında en önemli yer tutan kişi kuşkusuz Ömer Seyfettin’dir. Her yıl Mart ayının ilk haftası ‘’ Ömer Seyfettin Kültür Sanat Haftası’’ kutlanmakta ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ömer Seyfettin’in 1884 yılında Gönen’de doğmuş ve çocukluğunun ilk dönemi Gönen^de geçmiştir. ‘’ANT’’ ve ‘’KAŞAĞI’’ isimli hikayelerinde Gönen’den hatırında kalan hikayelerini dile getirmiştir. Ayrıca yöremize özgü İĞNE OYASI çok ilgi gördüğünden Gönen Oya Çeyiz Fuarı düzenlenmektedir. Bu etkinlik aynı zamanda Gönen’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olan 6 Eylül tarihini de içine alması nedeniyle dolu dolu bir kültür haftası yaşanmaktadır.
SAĞLIK:
İlçemizde 200 yataklı Devlet Hastanesi, 3’ü İlçe Merkezi, 1’i Sarıköy Beldesi ve diğerleri Tütüncü ve Buğdaylıda 6 Sağlık Ocağı, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi, Verem Savaş Dispanseri, Semt Polikliniği, 29 Sağlık Evi, Hastaneye entegre 112 Acil Merkezi hizmet vermektedir.
EKONOMİK DURUM:
Dünyaca ünlü kaplıcalarıyla turizminden; ham deri işleme tesisleri ve gıda sektörleri ile sanayisinden; et, süt gibi hayvansan ürünlerin yanı sıra büyük şehirlerde GÖNEN BALDOSU olarak tanınan ve aranan çeltik üretimiyle tarım ve hayvancılığından, iğne oyacılığı ile de ayrıca adından sıkça söz ettiren ilçemiz bölgesinde önemli bir ekonomik güce sahiptir.
SANAYİ:
Geçmişte ekonomisi yalnızca tarım ve kaplıca turizmine dayanan Gönen giderek bir sanayi kentine dönüşmektedir. Sanayileşmenin lokomotifi deri ve gıda sektörleridir.
TARIM:
Verimli topraklara sahip Gönen Ovasında tarım çağdaş tekniklerle yapılmakta, hemen her türlü sebze, hububat, bakliyat, endüstri ve yem bitkileri ile meyva yetiştirilmektedir.
TURİZM:
Gönen sahip olduğu şifalı sularıyla çok eskiden beri bilinen bir beldedir. Yurt içinden yılda 200.000’i aşkın insan başta romatizma ve kireçlenme rahatsızlıkları olmak üzere hastalıklarına şifa bulmak için İlçemize gelmektedir. İlçemizin turizmi kaplıcalara dayalıdır. Son yıllarda ‘’OYA PAZARI’’ na alışveriş için gelenler İlçe turizmine hareketlilik getirmektedir. Özellikle yaz aylarında büyük ilgi gören Ekşidere köyündeki ‘’DAĞ ILICASI’’’da büyük ilgi görmektedir. Alacaoluk Kalesi, babayaka Kalesi ve Güvercinli Köprü Gönen’in çevresindeki başlıca tarihi kalıntılardır. İlçeye ulaşım karayolu ile sağlanmaktadır. Bandırma 45 km mesafede olduğundan hızlı feribot ile İstanbul’a da ulaşım çok kısa zamanda yapılabilmektedir.
                                 HAVRAN
TARİHÇE:
Çok eski bir yerleşim yeri olarak, Havran’nın bilinen ilk ahalileri Lelejler ve Pelasglardır. M.Ö.546 ‘da Lydia Devleti, Persler tarafından yıkılınca Havran Bölgesi de Pers egemenliğine girdi. M.Ö. 334 ilkbaharında Makedonyalı İskender ile Persler arasındaki savaştan galip çıkan İskender tüm Mysia Bölgesi ‘nin ( Uludağ ile Kaz Dağları arasındaki bölge) hakimi oldu. M.Ö. 283 yılında kurulan Bergama Krallığı, bu bölgede hakimiyet kurdu. 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Türklerin eline geçmiştir. 1175 de Eskişehir Ovası’nda toplanan 100.000 Türkmen hiç bir sultandan emir almadan Muğla, Denizli, Bergama ve Edremit havalisine gelerek kıyı kentlerine yerleştiler. Bölgedeki dağlardan birine adı verilen Eybek Bey de bu akının içinde yer almıştır. 1280 de Danişmend soyundan geldiği için bölgedeki Türkmenler tarafından büyük hürmet gösterilen Karesi Bey, kısa sürede bölgede hakimiyet kurdu.Böylece bölge kesin olarak Türklerin eline geçti. 1402 Ankara savaşında Osmanlı ordusu yenilip geri çekilince Timur’un askerleri Bursa’ya girerek hazineye el koydu. Kazdağları’na saklanan Osmanlı askerlerini ele geçirmeye çalışan Timur’un torunlarından Şeyh Nurettin Mahmut emrindeki orduyla, bunları izleyip Havran’a geldi. Ele geçiremeyince de yıllardır barış içinde yaşayan ve zenginleşen Havran ve çevresini talan edip, yakıp yıktılar. Tahribat öylesine büyüktü ki, 1890’lara kadar Osmanlı belgelerinde Havran bölgesi; “Viraneli” kaydolundu. Daha sonraları onarılarak güzelleştirilen şehre ‘Huriler Diyarı’ anlamına gelen HAVRAN ismi verilmiştir. Antik dönemde Havranın adının “ Aureline” altın ülkesi olarak anıldığı söylenir. Altının simgesi olan Au, Latince “ Avrum“ dan gelmektedir. Havran isminin zamanla Aureline’ den ‘Altın ülkesinden gelme’ ihtimali de oldukça yüksektir. Osmanlı döneminde Havran Bölgesi, Edremit kadılığına bağlı büyükçe bir köy (kariye ) durumunda kalmıştır. Çanakkale Zaferinin kazanılmasında büyük katkısı bulunan ve 276 kg top mermisini kaldıran Koca Seyit Çavuş ile yine bu savaşta kahramanca mücadele eden Ömer Çavuş Havranlıdır.


I.Dünya Savaşı sonrası Milli Mücadelede Havranlılar, Edremit Kuvâ-yi Milliye Teşkilatına bağlı olarak kurulan Havran Heyeti ile yer almış, Havran bölüğü ile Ayvalık cephesinde 172. Alay Komutanı Ali ÇETİNKAYA komutasında diğer körfez halkı ile birlikte düşmana karşı mücadele etmişlerdir. Buna rağmen 30 Haziran- 1 Temmuz 1919 gecesi Havran’a giren Yunan birlikleri, 6 Eylül 1922’ de Balıkesir’ i kurtaran Milli Müfrezenin Balya üzerinden körfez bölgesine hareket eden bir kolu tarafından 8 Eylül 1922’ de düşman işgalinden kurtulmuştur.
COĞRAFİ DURUM:
Havran, Ege Bölgesi’nin Edremit Körfezi’ne doğru uzanan verimli bir ovası üzerine kurulmuş, denizden 33 m. yükseklikte bir yerleşim yeridir.
İKLİM:
İlçemiz iklim bakımından Akdeniz ve Marmara ikliminin hakim olduğu değişik özellikler gösteren bir bölge olarak dikkat çeker. Yıllık sıcaklık ortalaması yazın 20 0C, kışın 50C’dir.
ULAŞIM:
İlçemiz Balıkesir’e 80 km., Çanakkale’ye 144 km., İzmir’e 200 km. uzaklıktadır.
İDARİ YAPI:
1873’DE Bucak olan, Havran 1 Nisan 1957 yılında 7033 sayılı kanunla İlçe olmuş, bu kanuna binaen 1959 yılında İlçe teşkilatı kurulmuştur. 1 Kasaba, 25 Köy, 7 Mezra ile İlçeye bağlıdır.
NÜFUS:
22 Ekim 2000 Genel Nüfus Sayımına göre toplam 26.670’dir.Yüzölçümü 559km2’dir.
EĞİTİM:
Okur – Yazar oranı ortalama %90’dır. İlköğretim, Ortaöğretim ve liseler dışında Balıkesir Üniversitesine bağlı Havran Meslek Yüksek Okulu 3 bölümle( İşletmecilik, Pazarlama ve Bilgisayarlı Muhasebe)öğretim yapmaktadır.
SAĞLIK:
1 Devlet Hastanesi, 1 Sağlık Ocağı, B.Dere Kasabasınsa 1 Sağlık Ocağı mevcuttur.
SANAYİ:
İlçenin sanayisi tarıma dayalı olup, Zeytin ürünleri ve sofralık zeytin alanında Türkiye İş Bankasına ait ANT GIDA( Fora Zeytincilik) firması büyük bir yatırım yapmış olup, önemli ölçüde Zeytin üretimi yapmaktadır. Dünyanın en modern ve büyük Zeytin işleme fabrikası özelliğini taşımaktadır. 2 adet Prina fabrikasın da ise Zeytinyağı fabrikalarında tamamen alınamayan yağlar benzol ile yıkama tekniği ile düşük evsafta zeytinyağı olarak elde edilmektedir. 1 adet Çiçek Yağı Fabrikası ham çiçek yağını işleyerek iç pazara sunmaktadır.
TARIM:
Toplam arazinin ancak %24’ü tarım arazisi olmasına rağmen Havran tipik bir tarım ilçesidir. Tarım arazilerinin en büyüğü zeytinlik arazilerdir. Üretimi yapılan diğer meyva türleri Armut, Ayva, Badem, Ceviz, Antepfıstığı, Elma, Kayısı, Şeftali, Nar, Kiraz, İncir, Vişne, Üzüm vb. olarak sıralanmaktadır.
TURİZM:
İlçemiz çok eski uygarlıklara yerleşim merkezliği yaptığı için Antik Mysia, Truva, Tehebe, Lyrnessos, Pers, İskender ve Helenistik devri, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemi Antik Kalıntılara, Türk- İslam dönemi yapılara, tarihi çeşmelere, anıt yapı ve meskenlere sahiptir. Şifalı Derman Kaplıcalarına, yeşilliği ile göz kamaştıran hanlar, Eybek kışlası ve serhat mesire yerlerine sahiptir.
DOĞAL KAYNAKLAR:
Doğuda bulunan Eymir Köyü civarında bol miktarda demir cevheri, Kuzeyde bulunan Eybek dağında linyit ve mermer yatakları, Küçükdere köyünde zengin altın madeni yatakları bulunmaktadır. İlçeye Balıkesir Merkez otogarından kalkan otobüslerle ulaşılabileceği gibi diğer komşu ilçelerden de kolaylıkla gidilebilir.
                             İVRİNDİ
TARİHÇE:
Adının nereden geldiği kesin olarak bilinmemekle beraber, İvrindi kelimesinin “Aya Rindi” kelimesinden ya da pınar anlamına gelen “Avrandi’’ kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında bucak olan İvrindi, 2 Ağustos 1944 tarihinde 4642 sayılı kanunla ilçe haline getirilmiştir.
COĞRAFİ DURUM:
İvrindi; Balıkesir’in güneybatısında ve 37 km. mesafede olup, Balıkesir-Edremit yolu üzerinde 35.km.den sonra 2 km. içeride kalmaktadır. İlçe 751 km2 alana sahip olup, denizden yüksekliği 190 metredir. İKLİM: İlçemizin iklimi yazları kurak ve sıcak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçer. Yağışlar kış aylarında kar ve yağmur şeklinde olur.
NÜFUS:
22 Ekim 2000 tarihinde yapılan Genel Nüfus Sayımına göre İlçemiz Merkez nüfusu 5.753, Bucak ve Köyler nüfusu 32.256 olup, toplam 38.009’dur. İlçemizin yüzölçümü 76.280 hektardır. 4 Beldesi, 61 Köy bulunmaktadır.
EĞİTİM:
İlçe genelinde 3 Lise, 1 İmam Hatip Lisesi, 1 Sağlık Meslek Lisesi, 17 İlköğretim Okulu, 11 Merkez İlköğretim olmak üzere 45 İlköğretim Okulu mevcuttur. SAĞLIK: 1 adet 30 yataklı Devlet Hastanesi, A.Ç.S.A.B. MERKEZİ ve 5 Sağlık Ocağı mevcuttur.
TARIM:
Halkımızın %90’ı çiftçilikle uğraşmaktadır. İlçede en çok tahıl yetiştirilir. Hububat, Bakliyat, Endüstri bitkileri, Sebzeler ve çeşitli meyvalar yetiştirilmektedir. İlçenin bitki örtüsünü %8.9 ile kızılçam, %26.7 ile karaçam, %1.0 ile kestane ve %63.4’dünü meşe-ardıç ve ibreli ağaçları kaplamakla beraber, diğer endemik bitkilerde bulunmaktadır. İlçe ormanlarında keklik, tavşan, bıldırcın üveyik, tilki, domuz gibi av hayvanlarının bulunmasının yanı sıra dağlık yüksek kısımlarda karaca ve ayı da bulunmaktadır. Balıkesir merkezinden kalkan minibüs ve otobüslerle ulaşmak mümkündür.
                          KEPSUT
TARİHÇESİ:
İlçenin ne zaman ve kim tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Kepsut’un Bergama Krallığı, Misyalılar devrindeki adı Hadri Anut veya Herun’dur. Şimdiki adı Kes-bit ‘Kesildiğinde hemen yerine yenisi yetişen’ anlamına gelmektedir. Arazinin verimli olması mahsulün çabuk yetişmesi nedeniyle Kesbit denilmiştir. Halk arasında söylenen “Arabamın espiti dolaşalım Kesbiti” Türküsüne bakılacak olursa isminin “Kesbit” ten geldiği varsayımı daha doğrudur. Bir başka varsayım da, (Kev-keb-i-sut) kelimesi faydalı yıldız demektir. 1953 Yılına kadar ( KEPSÜT) olarak resmi yazışmalarda ismine rastlanan ilçemizin adı İlçe olması hakkındaki kanunda Kepsut yazıldığı için artık o günden sonra bu şekliyle söylenmeye başlamıştır. Kelimelerden hangisi olursa olsun bölgenin verimliliğini ifade ettiği bir hakikattir. 1956 yılında bir arkeologun bu bölgede yaptığı incelemede bulduğu eserlerden bir kısmının Tunç devrine ait yortan tipi mezarların mevcut olduğu, bu mezarlardan çıkan seramiklerden anlaşılmıştır. İlçenin ova köylerinde Roma, Bizans devirlerine ait yazılı taşlara rastlanmaktadır. Dedekaşı Köyü hududu içinde büyük bir yığma mezar (Tümülüs) Akçaköy’de de devrin büyükleri için yapılmış mezarlar meydana çıkarılmıştır.Kepsut, Asya’yı Ön Asya ile Anadolu köprüsü üzerinden dünyanın batısına bağlayan en önemli kavşak bitimi olan bölgede yer alır..Osmanlılar devrinde Bursa vilayetine bağlı olan Kepsut, mülki teşkilatın kuruluşundan 1283 Rumi senesine kadar Bursa’ya bağlı bir kaza olarak kalmış, 1867 tarihinde nahiye olarak Balıkesir sancağına bağlanmıştır. 27.02.1953 tarih ve 6068 sayılı Kanunla 1.3.1953 tarihinde bugünkü konumu olan Balıkesir iline bağlı bir ilçe haline gelmiştir. Ayrıca ilçenin Tekkeışıklar Köyü’nde, Yıldırım Beyazıt’ın sancak beylerinden olan ve Ankara Savaşı’na katılan Ayni Ali Bey”in türbesi de tarihi önem taşır.
COĞRAFİ DURUM:
İlçenin kuzeyinde Susurluk, batısında Balıkesir Merkez İlçesi, güneyinde Bigadiç, doğusunda Dursunbey , kuzey doğusunda Bursa Mustafakemalpaşa vardır. Yüzölçümü 894 km2 olup, Balıkesir il merkezine uzaklığı ise 26 km dir.
İKLİM:
İlçede yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağmurlu geçer. Kışlar ova bölgesinde yağmur, dağlık bölgelerinde ise yağmur ve kar şeklinde görülür.
İDARİ YAPI:
Merkez İlçe Belediyesi, 63 Köy ve 12 Mahalleye sahiptir.
NÜFUS:
Son nüfus sayımına göre Merkez İlçe 5.545, Köyler toplamı 22.477’dir. yüzölçümü 894 km.2’dir. Rakım 106m.’dir.
TARIM:
İlçe ekonomisinin temeli tarım ve hayvancılıktır. Şeftali,çilek,elma ve çeşitli meyve üretimi yapılmaktadır. Şeftali Diyarı olarak bilinen ve yurdumuzun şeftali üretiminde büyük payı olan İlçemizde diğer meyve ve sebzelere göre daha az işçilik, daha az sermaye ile daha fazla kar ettiği şeftaliye rağbet her geçen yıl artmaktadır. Her yıl sulanabilir tarım arazilerine 15-20 bin şeftali fidanı dikilmektedir. 15 Haziran - 15 Eylül tarihleri arasında ilçemizde her zaman şeftali bulmak mümkündür. İlçemiz merkez, Hotaşlar, Tekkeışıklar, Şeremetler, Recepköy, Keçidere. Bağtepe, Akçaköy, Beyköy ve Karaçaltı Köylerinde olmak üzere 11 çeşidi Tüysüz Nektarin, 25 çeşit şeftali yetiştirilmektedir. İlçemizde yetiştirilen şeftalinin tadı, aroma, renk ve kalite açısından diğer bölgelerde yetişen şeftaliye göre daha farklılık göstermekte bu da toprak yapısından, tabii gübre kullanımından ve iklimden kaynaklanmaktadır.Ayrıca geleneksel hale gelen Şeftali Festivali Temmuz ayının son haftasında 13 yıldır kutlanmaktadır.Bunun yanı sıra ilçemizde çilek, vişne, erik kısaca her türlü sebze ve meyve üretilmektedir. İlçemize Balıkesir’e karayolu ile ulaşım sağlanmakta, İlden diğer illere karayolu ve demir yolu ulaşımı bulunmaktadır.
                         MANYAS
TARİHÇE:
Coğrafyacı Strabon’a göre bu beldenin en eski sakinleri Dolionlardır. Eski ismi Milotopolis veya Pemaninos olan Manyas’ın Ergili Mevkii’nde yapılan kazılarında, 6. ve 7. yy’a ait Doğu Yunan seramik parçaları elde edilmiştir. 12. Asır sonunda Anadolu Selçuklu Devleti çökünce Karesi Bey, bu bölgeyi egemenliği altına almıştı. Manyas 1337 yılından sonra ise Osmanlı idaresine geçmiştir. 1877 Osmanlı – Rus harbi sonucunda Kırım Türklerinden 25 hane, bölgeye yerleşmiştir. Çevre halkı tarafından Tatar Köy adı verilen ve çeşitli göçlerle büyüyen yerleşim, Bandırma’ya bağlı Manyas nahiyesi olmuştur. 1936 yılında 3012 Sayılı Kanunla Balıkesir’e bağlı bir ilçe haline gelmiştir.



COĞRAFİ YAPI:
Yüzölçümü 586 km² ’dir. Kuzey kesimi ovalık olup, toplam yüzölçümünün %30’unu teşkil etmektedir. %70’ini kaplayan güney kısmı ise dağlık ve engebeli araziye sahiptir. 19.000 hektar ormanlık saha bulunmaktadır. İlçe Manyas Gölü’ne 10 km mesafede gölün güneyinde bulunmaktadır. İlçenin rakımı 55 m’dir.
İKLİM:
İlçemizin iklimi genelde ılıman olup, iklim geniş kuşaklarının etkisiyle Karadeniz iklimi de Akdeniz iklimi de görülmektedir. Bölgede hakim rüzgar yaz aylarında lodos, diğer aylarda poyrazdır.
NÜFUS:
En son Genel Nüfus Sayımına göre İlçemiz nüfusu toplam 25.148’dir.
İDARİ DURUM:
Merkez İlçe, Salur ve Kızılköy Belde Belediyesi ile 43 Köyü mevcuttur.
SAĞLIK:
50 yataklı Manyas Devlet Hastanesi ve Merkez Sağlık Ocağı bulunmaktadır. Ayrıca İlçe Merkezine bağlı 3 ayrı yerleşim yerinde Sağlık Ocağı, 8 yerleşim yerinde de 8 Sağlık Evi mevcuttur. EĞİTİM: İlçemizde 12 İlköğretim Okulu, 4 Lise mevcuttur. Okuma – Yazma oranı %98.75’dir.
TURİZM:
( TERMAL TURİZMİ); İlçe sınırları dahilinde bulunan kaplıcalar İlçemiz turizmine katkıda bulunmaktadır. Özellikle şeker ve prostat hastalıklarının tedavisi için tavsiye edilen kaplıcalarımız, yakın gelecekte İlçemizi kaplıca turizminin önemli bir merkezi haline getirecektir.
TARIM:
İlçe ekonomisinin %80’i tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Sulu araziden yılda 2 ürün alabilmek mümkündür. Yetiştirilen ürünler arasında buğday, ayçiçeği, şekerpancarı, domates, mısır, lahana başta gelmektedir. Küçükbaş hayvancılıkta merinos,kıvırcık türü koyun ve kıl keçisi beslenmektedir. Komşu ilçelerden ve ilimiz otogarından her saat kalkan otobüslerle ulaşım
sağlanmaktadır.
               MARMARA

TARİHÇE:
Adada ilk yerleşme, antik çağda Miletoslularca olmuştur. Adada deniz kolonileri ile bağlanan yerleşim, 15.yy’dan itibaren de Türklerle devam etmektedir. Ada halkının çoğunluğu oluşturan Rumlar, yüzyıllarca Türklerle yan yana yaşamışlardır. Lozan Anlaşması Mübadele maddesi hükümlerince Rumlar, Yunanistan’a gitmek zorunda kalınca adaya özellikle Karadeniz Bölgesinden gelenler ile Girit Adası’ndan mübadele ile gelenler yerleştirilmiştir. Antik ismi Prokonnesos olan ada, Kyzikos ile birlikte Delos deniz birliğine bağlanmıştır. İlk çağlardan bu yana mermer yatakları nedeniyle ülkeyi imar etmek isteyen Roma ve Bizans İmparatorluğu’nun en ünlü komutanlarının ilgisini çekmiştir. Osmanlı döneminde de yapılan cami ve sarayların mermerleri buradan sağlanmıştır.


Marmara Adaları Marmara Denizi’nin güneybatısında ada Kapıdağ Yarımadası ile Şarköy arasında sığ bir deniz alanında yer alır. Marmara Denizi’ndeki adaların en büyüğü, ismi mermer ve Marmor ‘dan gelen Marmara Adası yaklaşık 110 km2 ‘lik bir alana sahiptir. Adanın en yüksek yeri, Radar Tepe olarak da bilinen İlyas Tepe’nin adeta denize kafa tutarcasına yükselişi, vahşi ve sarp görünümü yaşam dolu iklimi suyu, denizi ve nihayet denizle kaynaşmış insanıyla, özel bir konum ve niteliğe sahiptir. Marmara Adası 4 Temmuz 1987 yılına kadar Erdek ilçesine bağlı kalmış bu tarihten itibaren ilçe olmuştur. Marmara ilçesine bağlı 4 köy ve 2 beldesi vardır. Çınarlı Köyü, Gündoğdu Köyü Asmalı Köyü, Topağaç Köyü ile Saraylar ve Avşa Beldesi.


Adanın doğal yapısını oluşturan mermer ilkçağdan günümüze kadar önemli bir ihraç ürünü olmuştur. Çınarlı Köyü, isminden de anlaşılacağı gibi yüzyıllara meydan okuyup günümüze kadar ayakta kalmayı başaran, tarihi eser niteliğindeki çınarlarıyla ünlüdür. Balıkçılık da oldukça ilerlemiştir.Asmalı Köyü, adanın son İstanbul çıkış noktası olması nedeniyle yat turizmine oldukça elverişlidir. Turizmin yanında zeytincilik ve balıkçılıkla oldukça gelişmiştir. Eski ahşap Rum evlerinin hala kullanıldığı Asmalı Köyü’ nün birazı Pomak, çoğu Karadenizli olan sakinleri geçimlerini çam toplayarak ve balıkçılık yaparak sağlamaktadırlar. Rumlardan kalan bu eski tahta evler tarihten birer sayfa gibi duvarlarına yapılan resimleri asırlardır korumaktadırlar.Topağaç Köyü, adanın tarımsal faaliyetlerine en elverişli köyü olup, adanın sebze ihtiyacının önemli bir kısmını sağlamaktadır. Saraylar, başka bir deyişle mermerler kenti... İS.2-3. yüzyıllarına inen en erken buluntular, mermer ocaklarının tarihini Roma devrine kadar götürüyor. Yani 1800 yıldır mermer çıkarılıyor. Buradan çıkartılan mermerler dünyaca ünlüdür. Saraylar’ da bir açık hava müzesi bulunmaktadır. Marmara İlçesi, sofralık zeytin üretiminde büyük gelişim sağlamıştır. Balıkçılık ise temel geçim kaynağıdır. İlçemizin ada olması nedeniyle sadece deniz ulaşımı mevcuttur. Marmara Adası’ndan Tekirdağ İstanbul ve Erdek ‘e gemi ve motorlarla ulaşım sağlanmaktadır. Her gün Marmara’dan Erdek’e gemi seferleri düzenlenmektedir.
              SAVAŞTEPE
İlçenin tarihi insanlığın ilk dönemlerine kadar dayanmaktadır. Son yıllardaki araştırmalarla İlçenin kurulduğu bölgede yer alan geniş düzlük arazi içinden akan akarsuların kenarlarında Tunç Çağına ait kalıntılara rastlanmıştır. Bunlardan Sazlıdere Höyüğü önemli kalıntılar veren bir yapıya sahiptir. M.Ö. 5. ve 4. yüz yıllarda bölge kuzey ile güney arasında bir yol güzergahı olarak önem kazanır. Ticaret kervanlarının uğrak noktası oluşu sebebiyle, bugünkü ilçenin kurulduğu yerin 2 km. kadar doğusunda Halkapınar denilen yerde KERASAİ / KERASA adında kent kurulmuştur. Nitekim Savaştepe’nin eski adı Giresun olup bu ad ise Kerasai – Kerasa adından gelmektedir. Kalıntılarına bu gün bile rastlanan kentin adının Kerassai / Kerassa (Halkının Kenti ) (Ossa = Kenti) şeklinde yazılmasından anlaşılacağı üzere adının anlamı unutulmuş, kiraz ile ilgili bir ad bunun yerine geçmiş ve Kerasous / Kerasountaş şeklinde kullanılmıştır. İlçeye su sağlayan Halkapınar su tesislerinin bulunduğu arazinin su kaynağı bakımından zengin olması dolayısıyla bu İlkçağ kenti burada kurulmuştur. İlkçağın önemli HELEN yazıları Panopenisli Nonnos (Panapolis ,Mısır, M.S. V.yy ) Kerasai yani Kerasah “Halkının Kenti” diye anmaktadır. Ortaçağda ise Kerasai yada Kerasais adı Türklerin bölgeye hakim olmaları ile “Kiresin “ yada “Kilesin” şeklinde , sonraları ise “ Giresun” şekline dönüştüğü anlaşılıyor. 10 Ekim 1934 tarihinden sonra 20 yıl bucak örgütü olarak kalır. 4 Mart 1954 tarihinde çıkarılan yasa ile 1 Haziran 1954 tarihinde Savaştepe ilçe merkezi haline gelir. Savaştepe, Marmara ve Ege Bölgesi’nin iklimi etkisindedir. İlçede yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağışlı geçer. Ortalama 700-800 mm. yağış almaktadır. İlçede kar yağışlı gün sayısı merkezde 5 ile 7, dağlık kesiminde 10 günün üzerine çıkmamaktadır. Bitki örtüsü olarak fakirdir. Genel bitki örtüsü makidir. İlçenin verimli ormanları doğusu ve güneyinde yer almaktadır. İlçede çok çeşitli bitki türleri bulunmakla beraber çam ve meşe ağaçları çoğunluktadır. İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. Başlıca ürünler buğday, arpa ve baklagillerdir. Savaştepe ilçesi ulaşım olarak birçok yolunun asfalt olması ile köylerde ilçe merkeziyle il merkezi arasındaki ulaşımı çözmüştür. Balıkesir – Soma yolu ilçe merkezinden geçtiğinden, ilçe halkının genel olarak ulaşım sorunu yoktur. İlçe sınırları içinden İzmir- Ankara –Bandırma demiryolu hattı geçmektedir.
                             SINDIRGI
İlçemizin tarihi çok eski yıllara dayanmaktadır.Sındırgı´nın şehir olarak kuruluşu XVI.yy’dan daha eskilere dayanır. Antik dönemdeki adı ‘Carsea’ olan Sındırgı’da, mevcut verilere göre Sındırgı ve çevresinde Erken Tunç Çağ,Frig,Lidya, Klasik Yunan, Helenistik, Roma ve Bizans Dönemlerinin kesintisiz olarak yaşandığı anlaşılmaktadır. İlçe merkezine yakın Helenistik Döneme ait tümülüsler, oda mezarları, Frig Kaya mezarı Lidya dönemi tümülüsler ilçenin günümüzden 2600 sene önce yerleşime sahip olduğunu anlatmaktadır. 200 yıl kadar İran egemenliği altında kalan bölge,Bergama Krallığı ile birlikte Romalıların yönetimine geçmiş,daha sonra önce Bizans sonra Selçuklular tarafından ele geçirilerek idare edilmiştir.Karesi Beyliği’nden sonra Osmanlı egemenliği altına girmiştir.1884 yılında Belediye kurulmuş,1913 yılında yeniden ilçe olmuştur. 29 Haziran 1920 tarihinde Yunan işgaline uğrayan ilçenin halkı,canla başla mücadele ederek düşman birliklerini(sindirmiş,yıldırmış),sonuçta bir yerde barınamayacaklarını anlayan işgalciler bir çok yangın çıkardıktan sonra ilçeyi terk etmişlerdir. 3 Eylül 1922 de işgalcilerden temizlenen Sındırgı bugünü resmi kurtuluş günü kabul edip,her yıl coşku ile kutlanmaktadır. Sındırgı,1433 km² yüzölçümüne sahip olup, denizden yüksekliği 250 m´dir. Balıkesir´in güneydoğusunda yer almaktadır. Eski Balıkesir-İzmir yolu üzerinde,Balıkesir´e 63 km uzaklıktadır. Başlıca dağları Ulus, Sidan ve Dikmen dağlarıdır.İlçenin başlıca akarsuları;Simav çayı,Ilıcalı ve Cüneyt çaylarıdır. İlçemizde göl bulunmayıp, bir tane baraj bulunmaktadır.Akdeniz iklimine sahip ilçede, kışlar yağışlı ve ılık yazlar kurak ve sıcak geçmektedir. İlçe arazisinin % 51´i ormanlık,%24´ü tarıma elverişli alan,%22´lık kısım dağlık ve kıraç arazi,%3´lük kısmı ise çayır,mera ve sulu tarım arazisinden oluşmaktadır.Ormanlık alan 71.550 hektardır. İlçede tütün başta olmak üzere, susam, buğday, kavun, karpuz ve çeşitli hayvan mahsulleri üretimi önem kazanmaktadır. Dokumacılık revaçtadır. Yağcıbedir halıları dünyaca ünlüdür. Ayrıca kaolen madeni zengindir. İlçeye ulaşım karayolu ile yapılmaktadır. Balıkesir il merkezine 63 km, İzmir´e 145 km uzaklıktadır. Balıkesir otogarından her saat kalkan otobüsler bulunmaktadır.

              SUSURLUK
TARİHÇE:
İlçemiz Lidyalılar, Romalılar, Bizanslılar ve Selçukluların egemenliklerinden sonra, Karesi Beyliği’nin idaresine geçmiştir. Osmanlı idaresine geçmesi Orhan Gazi zamanında gerçekleşmiştir. Susurluk’ un bulunduğu yer, Karesi Beylerinden İğne Bey Vakfına ait ormanlık ve bataklık boş bir alan iken İğne Bey’in torunları burasını “ Susığırlık” adı altında bir çiftlik halinde idare etmiştir. Daha sonra “Miladi 1634” tarihlerinde Karaman tarafından gelen Hacı Hatip Oğulları adlı akıncılar buraya yerleşmişlerdir. Burası çiftlik halinde iken, Bursa ve İstanbul’ a geçen kervanların konaklama yeri olmuştur. 1858 ve 1878 Türk-Rus savaşında Anadolu’ ya göç eden Bulgaristan ve Kafkas Göçmenleriyle sonraları Ahmet Vefik Paşa tarafından iskan ettirilen Türkmen aşiretleriyle kalabalıklaşmıştır. Bir söylentiye göre; suların bolluğu ve sığır sürülerinin bulunması nedeniyle, buraya “Susığırlık” denilmiş, sonradan bu isim “Susurluk” a dönüşmüştür. Susurluk 1892’ de Bucak, 1926’ da İlçe olmuştur. 5 Eylül 1922 Susurluk ’un düşman işgalinden kurtuluş günüdür. Her yıl 5 Eylül de “Kurtuluş Bayramı” törenlerle kutlanmaktadır.
COĞRAFİ KONUM:
Susurluk ilçesi Balıkesir iline bağlı bir ilçe olup, ilin kuzey doğusunda yer almaktadır. İlçenin doğusunda Bursa Mustafakemalpaşa ilçesi, kuzeyinde Karacabey ve Bandırma ilçesi, batısında Manyas ve güney ve güney doğusunda Kepsut ilçesi yer almaktadır. Susurluk ilçesi deniz seviyesinden ortalama olarak 63 m yüksekliktedir. Fazla yüksek olmayan engebeli arazilerden oluşan ilçe toprakları,ilin kuzey doğusunda yer almaktadır.Doğu kesimini Çataldağ’ın batı uzantıları, batı kesimlerini Sularya dağlarının uzantısı olan Keltepe engebelendirir. Dağlık alanlar ormanlarla kaplıdır.
NÜFUS:
2000 yılı Genel Nüfus Sayımına göre Merkez, Belde ve Köylerin toplamı 44.130’dur.
İDARİ YAPI:
İlçemizin 2 Kasabası, 44 Köyü ve bu köylere bağlı 4 Mahallesi bulunmaktadır. Merkez Belediyesi ile birlikte Göbel ve Karapürçek Beldelerinde Belediye teşkilatı bulunmaktadır.
EĞİTİM :
İlçemiz Merkezinde 6 İlköğretim Okulu, 5 Ortaöğretim Okulu, 1 Genel Lise, 1 Anadolu Lisesi, 1 Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi, 1 İmam-Hatip Lisesi, 1 Kız Meslek Lisesi bulunmaktadır. Ayrıca Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü 2001-2002 Öğretim yılında eğitim öğretime açılmıştır.
YÜKSEK ÖĞRETİM:
Balıkesir Üniversitesine bağlı Susurluk Meslek Yüksek Okulu mevcut olup; bünyesinde Süt Ürünleri Programı ve Et Ürünleri Programlarını bulunmaktadır.
SAĞLIK:
İzmir – İstanbul karayolu üzerinde stratejik bir konumda bulunan İlçemizde 80 yataklı Devlet Hastanesi mevcuttur.
TARIM:
lçemizde Tarım faaliyetleri, oldukça çeşitli ve yoğundur. En önemli Tarım ürünlerimiz; Şekerpancarı, Domates, Biber, Ayçiçeği, Buğday ve diğer tarım ürünleridir. İlçemiz sanayisi de; potansiyelimiz olan Tarım ürünlerimize dayalı olarak çalışmaktadır. İlçemizde bolca, Salça ve Konserve, hazır yemek ve dondurulmuş gıda, konsantre fabrikaları bulunmaktadır. İlçemizde aynı zamanda, Meyvacılığı geliştirme projesi kapsamında, meyva üretiminde teşvik edilmekte,İlçe Tarım Müdürlüğü ve s.s. Susurluk ve köyleri yaş sebze meyva yetiştiricilikleri Kooperatifi fidan desteği sağlamakta, Seracılık faaliyetleri de yaygınlaşmaktadır. Tarım arazilerinin % 92 ‘si Tarım arazisi, %6’sı Sebze- Meyva alanı, %0,5’i Bağlık arazi, geriye kalan %1,5 ‘i nadas alanı olarak kullanılmaktadır. Ulaşım imkanları bakımından ilçe merkezi çok elverişli bir konumda olup, İstanbul, İzmir, Balıkesir ve Bandırma karayolu üzerindedir. Balıkesir’ e uzaklığı 44 km., Bursa iline uzaklığı 108 km.dir. İzmir-Bandırma demiryolu İlçeden geçmekte olup, en yakın sivil hava alanı ise 108 Km. uzaklıktaki Bursa hava alanıdır.
 
  Bugün 101217 ziyaretçikişi burdaydı!